| Ona uzaktan korkması gereken bir durum olmadığını anlatan bir işaret çakabilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن اعطيه إشارة من بعيد لأبين له إنه لا يخاطر بشىء |
| - Bir şeyleri uzaktan vurmayı ne kadar sevdiğini bilirsin. | Open Subtitles | أنت تعرف كم يحب أن يطلق على الأشياء من بعيد |
| Beğendiğiniz bir manzaranın içinde mi olmak istersiniz yoksa uzaktan mı izlemek istersiniz? | Open Subtitles | النظر الى سقوط اوراق الشجر من قريب او من بعيد ايهما تفضل ؟ |
| En ufak yiyecek kırıntısının dahi kokusunu çok uzaklardan alabilirler. | Open Subtitles | حيث يمكنها شم رائحة أقل كمية طعام من بعيد جداً. |
| Hobbs'u uzaktan takdir mi ediyordu yoksa onunla bağlantı mı kurdu? | Open Subtitles | هل كان معجباً به من بعيد أم أنه وقع في عشقه؟ |
| Önce uzaktan sonra da yakından, bir el ateş etti. | Open Subtitles | أولاً اطلق النار من بعيد ثم ذهب اليه وتخلص منه. |
| Yanında bir erkek vardı, beni tanıştırmadı ama onları uzaktan gördüm. | Open Subtitles | كانت مع أحدهم.. لم تقم بتقديمه إليّ ولكنّني رأيتهم من بعيد |
| Birini taciz etmeye uzaktan yakından benzeyen hiçbir şey yapmadım asla. | Open Subtitles | انا لم أفعل أي شيء تشبه من بعيد التحرش بأي أحد |
| uzaktan bir akrabası, yaz tatili boyunca dokuzuncu ve onuncu sınıf derslerini öğretmeyi teklif etti. | TED | قريب لها من بعيد عرض تدريسها منهج الصف التاسع والعاشر أثناء الاجازة الصيفية |
| Daha da önemlisi, uzaktan gelen bu misafir güneş sistemimizin yalnız olmadığı konusuna dikkatimizi çekti. | TED | الأكثر أهمية، أعتقد أن هذا الزائر من بعيد جاء لنا حقًا بمؤشر مفاده أن نظامنا الشمسي ليس منعزلًا. |
| Ve orada oturuyorken, uzaktan alkış sesi duydum ve oraya doğru bakıyordum. | TED | وبينما هو جالس هناك اذا بي اسمع تصفيق من بعيد ونظرت الي من حولي |
| Bu dişi aslanlara uzaktan bakıldığında kavga ediyorlarmış gibi görünüyor. | TED | هذه اللبوات تبدوا من بعيد و كأنها تتعارك. |
| Bunlar Black Panther estetiğiyle uyumlu, kabileniz uzaktan belli oluyor çünkü güzellik kiti gibi bir şey taşımıyorsunuz. | TED | وكان بالإمكان رؤية المنتمين لعشيرتك من بعيد. فالمشط لم يكن يوضع مع أدواتك التجميلية، |
| - Lamont diye biri. Kızılderili bir tüccar. - uzaktan mı geldin? | Open Subtitles | رجل اسمه لامونت ، يتاجر مع الهنود أتيت من بعيد ؟ |
| Evet, sen onu gördün. Pek çoğu onu gördü. Sadece uzaktan. | Open Subtitles | لقد رأيتها ، الكثيرين فعلوا من بعيد أو في الصحف |
| Ve üçüncü günde İbrahim gözlerini kaldırdı ve uzaktan o yeri gördü. | Open Subtitles | ثم فى اليوم الثالث رفع إبراهيم عينيه ورأى المكان من بعيد |
| Arkalarında, uzaklardan, bir ateşin ışığı yansıyor. | Open Subtitles | وخلفهم من بعيد .. ضوء صادر من شرارات النار |
| Biricik bebeklerinin büyüdüğünü Çok uzaklardan izleyeceklerdi. | Open Subtitles | عليهم أن يراقبوا طفلهم الثمين يكبر من بعيد |
| Madem ki senin ikinci dereceden kuzenisin neden benden uzak durmuyorsun? | Open Subtitles | وبما أنك ابن عمي من بعيد لما لا تبقى بعيداً عني |
| - Bu arada, Albay uzun yoldan geldik, elimiz boş dönmek ayıp olur. | Open Subtitles | في الوقت الحالي كولونيل، جئنا من بعيد سيكون عاراً علينا لو رحلنا بيدين فارغتين |
| İzleri kilometrelerce takip ettik, şimdi Uzakta bir şey görüyoruz. | Open Subtitles | تبعنا الاثار لعدة اميال والان نستطيع رؤية شيء من بعيد |
| Bu sesi uzak mesafeden nasıl fark ettin ve sesi yapanı nasıl anladın? | TED | كيف أمكنك كشف ذلك الضجيج من بعيد واستهداف مصدره بهذه الدقة؟ |
| Uzaklarda bir yerlerde tuhaf bir patlama oldu, ama kimse yoktu. | Open Subtitles | لاشئ، ربما طلقه أو طلقتين من بعيد لكن لا شئ غير هذا |
| Haklıymışsın, Uzaktayken daha iyi görünüyor. | Open Subtitles | انت علي حق انها تبدو جميله فقط من بعيد |