| Norveç Kraliyeti'nden maddi destek aldı ve güvenilir ekibini dikkatle seçti. | TED | حصل على تمويل من التاج النرويجي واختار طاقمًا موثوقًا به. |
| Tabi ki öylesine bir komşu olmazdı. Varlığı güvenilir bir komşu olmalıydı. | Open Subtitles | طبعًا ليس أيّ جار، يجب أن يكون شخصًا موثوقًا من تواجده. |
| Bu bana George Orwell'in "1984" romanını hatırlatıyor, orada görünen tek güvenilir kişi bir muhbirdi. | TED | يذكرني هذا برواية "1948" لجورج اورويل، حيث الشخص الوحيد الذي بدا موثوقًا به كان عميلًا. |
| Sen güvenilir bir tanık değilsin. | Open Subtitles | أنّكِ لستِ شاهدًا موثوقًا. |
| Çok güvenilir bir parçasıyım. | Open Subtitles | جزءًا موثوقًا فيه بشدة |
| O, güvenilir bir şahit değil. | Open Subtitles | إنها ليست شاهدًا موثوقًا لمَ؟ |