| Şu anda inanılmaz kamu güvenliği problemleriyle boğuşuyoruz, çünkü öyle bir durumdayız ki cezaevlerindeki insanların üçte ikisi orada duruşma bekliyor. | TED | و نحن نواجه تحديات لا تصدق متعلقة بالأمن العام لأن لدينا وضع حيث ثلثي الناس في السجون موجودين هناك بانتظار محاكمتهم. |
| En iyisi gözlerini kapatmak ve orada yoklarmış gibi yapmak. | Open Subtitles | من الأفضل أن تغْلقُ عينيكَ وتدّعي بأنّهم لَيسوا موجودين هناك حتى |
| Evet, orada yerleşmiş mücadelecilerin kimliklerini açığa çıkarabilir. | Open Subtitles | نعم ، قد تكشف هويات مقاتلين موجودين هناك |
| Ama orada oldukları anlamına gelir ve bölge savcısı da motorcuların uygun şüpheliler olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | لكنها تعني انهم كانوا موجودين هناك .. و المدعي العام يشعر بأن الدراجون متهمون جيدون |
| Adli tıp saatler içinde orada olur, gerçeği öğreneceğiz. | Open Subtitles | الأطباء الشرعيين موجودين هناك لعدة ساعات سنعرف الحقيقة |
| Adamlarım orada aramamı bekliyorlar. | Open Subtitles | رجالي موجودين هناك ينتظرون مكالمتي. |
| Ve o piçler hâlâ orada. | Open Subtitles | ولازال اولئك السفلة موجودين هناك |
| Çocuklar siz orada değildiniz. | Open Subtitles | انتم لم تكونوا موجودين هناك |
| Çocuklar siz orada değildiniz. | Open Subtitles | انتم لم تكونوا موجودين هناك |
| orada zaten tünel var. | Open Subtitles | إنّهم موجودين هناك بالفعل. |
| (Gülüşmeler) Elbette, Whitopia'daki çoğu beyaz kişi ne beyaz üstünlükçü, ne de beyaz ayrılıkçı; aslında orada hiç de ırkçı nedenlerle bulunmuyorlar. | TED | (ضحك) في الواقع، أغلب الذين يعيشون في مدن البيض يكونون إما عنصريين وإما انفصاليين؛ لم يكونوا موجودين هناك لأسباب عنصرية صريحة على الإطلاق. |