| Ben de onun yerinde olmak istemezdim. | Open Subtitles | إذا كنت فى موضعه,لن أكون فى حالتى الطبيعية أيضا. |
| Şimdi evine gideceksin ve her şeyin yerli yerinde olduğunu göreceksin. | Open Subtitles | الآن ستذهبين للمنزل وتجدين كل شيء في موضعه. |
| Tanrı herbirini yerinde yarattı. | Open Subtitles | منفصلة عن بعضها البعض، خلق الرب كل منهما في موضعه |
| Bağlantıları kontrol edelim, her şey yerli yerinde olsun. Dikişleri patlamış mı bir kontrol edelim. | Open Subtitles | تفقدي الأنابيب، وتأكدي أن كل شيء في موضعه وأنه لم يفتح الغرز الجراحية. |
| Yıldızlarının yerinde olmamasının durumunda bir değişiklik yaratmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لا أقاوم ملاحظة أن عدم وجود " سوليستيل " في موضعه ليس المنعكس على حالتك |
| Tüm parçaların yerinde olduklarından emin olmak için. | Open Subtitles | ليتأكدوا أن كل شيء في موضعه الطبيعي |
| Lazer ameliyatı göz yuvarının üzerinde gerçekleştirildiği için “asıl yerinde” veya “yerinde” olarak tanımlanır. Tam adı ise “Keratomileusis yerinde lazer” – fakat muhtemelen bunu "LASIK" olarak biliyorsunuz. | TED | ولأن الليزر يجري تسليطه على مقلة العين ذاتها، فقد درج التعبير عنه بلفظ "في موضعه" أو "في الموقع". واسم العملية برمتها هو "تصحيح النظر بالليزر في الموضِع" - ولكن الاسم الدارج لها هو "ليزك". |
| - Tam yerinde mi duruyor? | Open Subtitles | هل هو في موضعه ؟ |
| Kalp atışı yerinde. | Open Subtitles | نبض القلب في موضعه |
| Kalp atışı yerinde. | Open Subtitles | نبض القلب في موضعه |
| Titiz. Her şey yerli yerinde. | Open Subtitles | "إنّه مرتّب، كلّ شيء في موضعه الصحيح" |
| Seth, baryum hidroksit hücresini yerinde tut! | Open Subtitles | (سيث)، ثبت خزان (هيدوركسيد الباريوم) في موضعه بإحكام! |
| Endişelenme. Herkes yerinde. | Open Subtitles | لا تقلقي، الجميع في موضعه |
| Evet, hepsi yerinde görünüyor. | Open Subtitles | أجل، يبدو كل شيء في موضعه. |