| Babamın şirketi o dönemde NASA'nın muhasebe ve bütçe yönetiminden sorumluydu. | Open Subtitles | هذا عندما كان مكتب أبي يتولى مراجعة ميزانية و حسابات ناسا |
| McKinley Lisesinin Batı Yakası Hikâyesi için olan bütçe var ellerimde. | Open Subtitles | لدي في يدي ميزانية عرض ويست سايد ستوري في ثانوية ميكنلي |
| Bana sağlam ve ciddi uzmanlarca hazırlanmış daha detaylı bir proje bütçesi lazım. | Open Subtitles | ،أحتاج إلى ميزانية مخططة بتفاصيل كثيرة مع تقديرات من قِبَل محترفين جادين ومعتمدين |
| Ve enerji bütçesini hazırlarsanız veri transferi bedavaya geliyor. büyük oranda verimli. | TED | و اذا قمت بحساب ميزانية الطاقة فإن بث البيانات يكون مجانيا كفاءة عالية في استخدام الطاقة |
| Toplam 50.000 euro kampanya bütçemiz vardı. | TED | كانت ميزانية حملتنا الانتخابية تبلغ 50.000 يورو. |
| Bu toplamda hemen hemen ülkenin... ...yıllık sağlık ve eğitim bütçesinin iki katı. | TED | وهذا ما يقرب من ضعف ميزانية الصحة والتعليم السنوي في البلاد جنبا إلى جنب. |
| Herşey bağışlanmıştı. çünkü hapishanede eğitim için herhangi bir bütçe yoktu. | TED | كل شيء كان بالتبرع ، بسبب عدم وجود ميزانية للتعليم من أجل السجن. |
| Doğrusu,yenilenmeden önce... ...ücretlerle ilgili bir konuşmayla beraber... ...acentamın bütçe açığının üçüncüsünü kapıyordum. | TED | وحينما كنت في طريقي، أنا فعلا كنت أغطي ثلث من العجز في ميزانية الوكالة برسوم الكلام. |
| Ne var ki, kamuya açık bütçe ile erişilebilir bütçe arasında büyük fark var. | TED | ولكن، كما تعلمون، هناك فرق كبير بين ميزانية عامة وميزانية يمكن الوصول إليها. |
| Katılımcı bütçe ile ilgili yapılan deneyleri düşünün. Her vatandaşın şehrin parasının nasıl harcanacağına dair karar verilmesinde karar sahibi olduğunu. | TED | فكر بتجارب وضع ميزانية تشاركية، حيث يتسنى للمواطنين كل يوم أن يخصصوا ويقرروا بشأن توزيع أموال المدينة. |
| Bir bütçesi vardı, asla yeterli olmuyordu ama nasıl harcadığıyla da ilgilenmiyorlardı. | Open Subtitles | كان لديه ميزانية لم تكن كافية ابدا ولكنهم لم يهتموا كيف ينفقها |
| Claudia Miller'ın bir bütçesi var. Claudia Millet ekonomi uçar. | Open Subtitles | كلوديا ميلر لديها ميزانية كلوديا ميلر تسافر في الدرجة السياحية |
| Sadece suç verileri değil, kendi şehrimizin bütçesi de. | TED | وليس سجل الجرائم فقط بل ميزانية المدينة أيضاً. |
| Bu nedenle 2012 Olimpiyat bütçesini iyimserlik eğilimini göz önünde bulunduracak şekilde ayarladı. | TED | فقد قاموا بتعديل ميزانية الألعاب الأولمبية 2012 باعتبار الميل للتفاؤل. |
| Okyanusu plastikten temizlemek her ülkenin bütçesini aşabilir ve tahmin edilemez miktardaki deniz yaşamını bu süreç içerisinde yok edebilir. | TED | تصفية المحيط من البلاستيك أكبر من ميزانية أي دولة وقد تقتل أعدادا لاتحصى من الأحياء البحرية خلال العملية |
| Şehir bütçemiz şu anda sadece PDF formatında okunabilir hâlde. | TED | ميزانية المدينة يمكن قراءتها فقط بصيغة بي دي إف. |
| Müthiş derece verimliler. Çok limitli bir bütçemiz vardı. Çok yalın bağlamsal ilişkiler kurmak için | TED | عالية الكفاءة , فقد كانت لدينا ميزانية ضئيلة جدا للعمل بها دفعنا بهم حول الموقع لصنع |
| Aya ulaşmak için, NASA bugünün parasıyla yaklaşık 180 milyar dolar, ya da Amerikan federal bütçesinin yüzde dördünü harcadı. | TED | انفقت ناسا للصعود للقمر ما يقارب 180مليون دولار في سعرعملة اليوم , او اربعة بالمئة من ميزانية الاتحاد الفدرالي. |
| Ve onlar, reçetelerini, üzerinde yazılı olanları temin ettikleri, ve tutarını kliniğin eczane bütçesinden karşılayan yerel süpermarketlere götürürlerdi. | TED | وبدأوا يأخذون هذه الوصفات إلى السوبر ماركت المحلية، حيث يقومون بملئ الوصفة و التكلفة تدفع من ميزانية العيادة. |
| Ama ekonomi doktoram ve 5,1 milyar dolarlık bir bütçeyi yönetmem yönetici vasıflarını karşıladığım anlamına geliyormuş demek ki. | Open Subtitles | لكن الدكتوراه خاصتي بالإقتصاد وخبرتي بإدارة ميزانية تُقدَّر بـ5.1 مليار دولار عنَت أنني أناسِب إحتياجاتِهم. |
| Bu arada, diğer batılı ulusların yarı bütçesine sahiptik. | TED | بالمناسبة، كان لدينا نصف ميزانية الأمم الغربية الأخرى. |
| İki tane düşük bütçeli film için kiralanmıştı o kadar. | Open Subtitles | ساحة تأجير منتجات ذات ميزانية منخضفة هذا الأمر كله |
| Bir kaç yıl içinde kalan karbon bütçemizin 1,5 katını yaklaşık 20 yıl içinde de bütçenin iki katını tüketmiş olacağız. | TED | سوف نقضي على ميزانية الكربون المتبقية لدرجة ونصف خلال سنين قليلة، وميزانية الدرجتين خلال عقدين من الزمان. |
| Çok pahalıydı; bunları para için söküp çıkardılar... ...ardından tekrar ağaçları kestiler. | TED | ولكنها مكلفة للغاية مما هدر ميزانية العون و من ثم عادوا لقطع الأشجار مرة أخرى. |
| Bunun ne kadara mal olabileceğine dair, kesin bir bütçem yok fakat, oldukça eminim ki verebileceği hasara oranla çok mütevazi bir karşılaştırma. | TED | الآن، لا أعلم كم سيكلف هذا من ميزانية تحديداً، ولكن أنا متأكد من أنها ضئيلة جداً بالمقارنة مع الأضرار المحتملة. |
| Peşinden gidecek paramız yok. | Open Subtitles | أكيد، إنما ليس لدينا ميزانية لمتابعة التحقيق |
| Bayım bu sabah kafamda aylık 1000 Dolarlık bir bütçeyle uyandım. | Open Subtitles | سيدي، استيقظت هذا الصباح راسماً في ذهني ميزانية بألف دولار شهرياً |
| Bense daha büyük bir bütçeden şu kadar uzağım. | Open Subtitles | أنا على هذا البعد من امتلاك ميزانية أكبر |