| Elbette, gerçek oldukça farklı. | TED | بطبيعة الحال ، فإن الواقع مُختلفٌ تمامًا. |
| Buradaki diğer zencilerden farklı birisi. | Open Subtitles | أَعني، إنهُ مُختلفٌ عَن بقيةِ المَساجين في هذا المَكان |
| Baba, bu kesinlikle farklı. - Sen de biliyorsun. | Open Subtitles | يا ابتاه, إن هذا أمرٌ مُختلفٌ كلياً و أنت تعرف هذا. |
| Yüzün tamamıyla farklı. Ve sesin daha ince ama yüksek çıkıyor. | Open Subtitles | وجهكَ مُختلفٌ تماماً، وصوتكَ أعلى وأكثر حدّةً. |
| Yüzün tamamıyla farklı. Ve sesin daha ince ve tiz çıkıyor. | Open Subtitles | وجهكَ مُختلفٌ تماماً، وصوتكَ أعلى وأكثر حدّة. |
| Ancak bu, bana anlatılandan çok daha farklı. | Open Subtitles | لكن هذا مُختلفٌ تماماً عن القصة التي رويتها من قبل |
| Bu tamamen farklı! | Open Subtitles | هذا مُختلفٌ تماماً إنه أنا وأنت فقط والنجوم فوق |
| Gon, Zoldyck ailesinin tamamen farklı bir dünyada yaşadığını gördü. | Open Subtitles | "رأى (جون) أن عائلة (زولديك) تعيش في عالم مُختلفٌ كُلّيّاً" |
| Burada farklı bir şeyler var. | Open Subtitles | هُناك شيئٌ مُختلفٌ. |
| Artık tamamen farklı bir kişiye dönüştü. | Open Subtitles | إنّه شخصٌ مُختلفٌ كلّياً. |
| Kötü bir durumdaydı ama artık farklı. | Open Subtitles | -لقد كان في مكان سيّئ، لكنّه مُختلفٌ الآن . |
| Ondan ne kadar farklı olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | ألا ترى أنّك مُختلفٌ عنه؟ |
| - İkisi farklı şey. | Open Subtitles | -هذا أمرٌ مُختلفٌ. |
| - İkisi farklı şey. | Open Subtitles | -هذا أمرٌ مُختلفٌ. |
| Canlı birinden içmek... Canlı birinden içmek farklı bir şey. | Open Subtitles | -التغذّي على الأحياءِ مُختلفٌ . |
| Evet, hayır yani bu defa farklı. | Open Subtitles | -أجل، لا، أقصد الوضع مُختلفٌ الآن . |