| Baba olmaya Hazır değildim, annen de kazara hamile kalmıştı. | Open Subtitles | لم أكن مُستعداً لخوض تجربة الأبوه، و والدتك حملت بالصدفة. |
| Hazır. Sana o silahı verdiğim gün seni hazırladım zaten. | Open Subtitles | إنه مُستعد , لقد جعلتك مُستعداً منذ أعطيتك هذا السلاح |
| Yarın sabah ayrılmaya Hazır olacağınıza inanıyorum. | Open Subtitles | أتمنى بأن تكون مُستعداً للمغادرة صباح الغد |
| Hayır, o Hazır değil. | Open Subtitles | لكنني لست مُستعداً لذلك كلا ، انه ليس مُستعد |
| Önüme başka iş çıkarsa diye Hazırlıklı olayım dedim. | Open Subtitles | أود أن أكون مُستعداً لأي عمل يأتيني في الطريق |
| Henüz yaşamları feda etmeye Hazır değilim. | Open Subtitles | لست مُستعداً لأن أضحى بحياة المزيد , ليس بعد |
| Ama bazen Hazır olana kadar beklemek daha iyidir. | Open Subtitles | أحياناً من الأفضل ان تنتظر حتى تكون مُستعداً |
| Uzun zamandır sana burayı göstermek istiyordum fakat Hazır olmadan göstermek istemedim. | Open Subtitles | وددتُ أن أريكُم ذلك القصر مُنذُ فترة طويلة ولكن ليس قبل أن أكون مُستعداً. |
| Nathaniel bir psikiyatrist ile konuşmaya Hazır olmadığını açıkça belli etti. | Open Subtitles | ناثانييل جعل ذلك واضحاً لي إنه ليس مُستعداً للتحدث مع طبيب نفسي. |
| Hazır olduğunda beni yeniden göreceğini biliyordum. | Open Subtitles | علمتُ أنّكَ ستراني مُجدداً، آنما تكون مُستعداً لذلك. |
| İki dakika içinde Hazır olsan iyi olur çünkü tam kapının önündeyim. | Open Subtitles | عليك أن تكون مُستعداً خلال دقيقتين لأني خارج باب منزلك تماماً |
| Çünkü ben Hazır olmasam sana asla evlenme teklifi etmezdim. | Open Subtitles | لأننى لم أكن لأطلبك للزواج لو لم أكن مُستعداً |
| Bir şeyler olduğunu biliyordun. Sadece inanmaya Hazır değildin. | Open Subtitles | لقد كنت تعلم أن هناك شيئاً ما خطأ لكنك لم تكن مُستعداً لتصدق |
| Tamam, dinle, Hazır ol çünkü on iki dakikada bir devriye geziyor. | Open Subtitles | حسناً، إسمع ، كُن مُستعداً لأنه سيعود مجدداً بعد 12 دقيقة |
| Seni yerleştirelim böylece ilaç arabası gelince Hazır olursun, olur mu? | Open Subtitles | وسنرحّب بك، وستكون مُستعداً عندما تأتي العربة، صحيح؟ |
| Sonra hiçbirimizin eve dönmeye Hazır olmadığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | يبدو أن ليس أيّ منّا كان مُستعداً للعودة إلى دياره. |
| Seni uyarmadığımı söyleyemezsin. Bu hapishane senin gibi bir aşçıya Hazır değil. | Open Subtitles | لا يسعكَ الإدّعاء أنّي لم أُحذّركَ، هذا السجن ليس مُستعداً لطاهٍ مثلكَ بعد. |
| Gerçek düşmanla karşılaşmak için Hazır olacaksın. | Open Subtitles | سوف تكون مُستعداً لمواجهة العدو الحقيقي فعلياً |
| Bir şeyler olduğunu biliyordun. Sadece inanmaya Hazır değildin. | Open Subtitles | لقد كنت تعلم أن هناك شيئاً ما خطأ لكنك لم تكن مُستعداً لتصدق |
| Hazırlıklı olmak iyidir. | Open Subtitles | إنها دائماً فكرة أن تكون مُستعداً |
| Hazırlıklı olsan iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن تكون مُستعداً. |