| eksik parçalar ve dişlerle sonunda korkunç derecede yıpranmış Bay Patates Kafa'ya benzeyebilirsiniz. | TED | ستبدو في النهاية بالٍ ربما مثل السيد رأس البطاطا وبطقم أسنانٍ وأجزاء ناقصة. |
| Morg kayıtlarına bir bakalım ama eksik kulaklı bir ceset hatırlamıyorum. | Open Subtitles | سنحقق في سجلات المشرحة لكن لا أتذكر قدوم جثة ناقصة أذن |
| [Erkek] Ağam, bu ay Mısırlılar, otuz bin akçe eksik ödediler. | Open Subtitles | يا آغا، الدفعة المصرية ناقصة هذا الشهر 20 ألف قطعة فضية |
| Yalnızca tek bir kayıp ruh kaldı, doldurulacak son bir şişe. | Open Subtitles | هناك فقط روح واحدة ناقصة , آخر زجاجة لملئها |
| Duyuları hiç zarar görmemiş kişilerde bile beyin, algıladığımız dünyayı yarım bilgilerden kuruyor. | TED | ولكن حتى بالنسبة للأفراد الذين يملكون حواس سليمة تماماً يبني الدماغ العالم الذي ندركه من معلومات ناقصة. |
| Kendi gerçekliğimiz, ideal Formlar'ın kusurlu kopyalarından oluşur. | TED | يتألف واقعنا من نسخ ناقصة من الأشكال المثالية. |
| Ve nerede gerekli olduğunu bilmemek yardımın her zaman en çok ihtiyaç duyulan yerlerde yetersiz kalmasına neden oldu. | TED | وعدم معرفة أين احتيج للمساعدة دائما يضمن أن المساعدة تكون ناقصة في المناطق التي تحتاجها أكثر. |
| Kovulmamanın tek sebebi çünkü dosyanın burada bir bacağını eksik bir kanepede tutman. | Open Subtitles | أجل، السبب الوحيد لعدم طردك هو لأنّ ملفك كان بديلًا لرِجل أريكة ناقصة |
| "Biraz fazla kaz ciğeri." Ne eksik ne fazla. | Open Subtitles | قليل من الكثير من كبد الأوز لا كلمة زائدة ولا كلمة ناقصة |
| Sonra o yaprakları bana getireceksin ve sayacağız eğer tek bir yaprak bile eksik ya da fazla çıkarsa seni geberteceğim Morlar. | Open Subtitles | ، وإذا وجدت ورقة واحدة زائدة أو ناقصة . سوف أجلدك يا مورلار |
| götüreyim.. ama birçok şey eksik şekerler, meyankökü, meyve. | Open Subtitles | سأضعها له ، لكن هناك الكثير من الأشياء ناقصة .الحلويات،الفاكهة. |
| - Bakın bi tane eksik. - Evet eksik | Open Subtitles | فهناك حبة ناقصة على ما اعتقد انها حقاً مفقودة؟ |
| 49 arabam var. İstenenden bir tan eksik. | Open Subtitles | لديّ 49 سيارة هناك واحدة ناقصة عن المطلوب |
| 49 araba var. Biri eksik. Çocuğu getir. | Open Subtitles | لديّ 49 سيارة هناك واحدة ناقصة عن المطلوب |
| Kayıtlarda eksik sözcükler, bozuk cümleler var. | Open Subtitles | مازال يحاول فك تلك الشفرات رسائلهم فيها كلمات وأسطر ناقصة |
| Bundan yüz ya da bin yıl sonra, bugünün evren anlayışı hüzünlü bir şekilde eksik, hatta müzelik gibi görülebilir. | Open Subtitles | ومائة أو ألف سنة من الآن, نظرة اليوم للأكوان ربما تبدو ناقصة جداً, |
| İstihbarat eksik, haritalar yetersizdi. | Open Subtitles | كانت المعلومات الاستخباراتية ناقصة ، والخرائط غير كافية |
| Jim, şuan detaylar birazcık eksik ama şimdiye kadar öğrendiklerimiz bunlar. | Open Subtitles | حسنا جيم ، التفاصيل ما زالت ناقصة نوعا ما في الوقت الحالي ولكن هذا مانعرفة لحد الآن |
| Güçlerimiz rastgele değil kayıp bir boşluğu doldurmak için tasarlandı. | Open Subtitles | وقوانا ليست عشوائية لكن لتلبي حاجة ناقصة |
| Ama Chapungu'nun öyküsü yarım kalmış gibi hissediyordum. | TED | ولكن بالنسبة لي، شعرت ان قصة تشابونغو ناقصة. |
| Fena değil diye düşünebilirsiniz. Ama bu yöntem, kusurlu ve nihayetinde güvenilmezdir. | Open Subtitles | لكن كانت هذه الطريقة ناقصة ولم يُعتمد عليها في النهاية |
| Çeşitli tam bitkisel gıdalara dayanan, protein açısından yetersiz bir beslenme düzeni tasarlamak neredeyse imkansızdır. | Open Subtitles | حمية ناقصة البروتين. محاطاً، بتشكيلة من الأطعمة النباتيّة الكاملة. |
| Hemşire geldiğinde gözünün morardığını ya da dişinin eksildiğini görürse sorun çıkar. | Open Subtitles | لو جاءت الممرضة صباحاً و وجدت بها خدش أو سنة ناقصة سأكون فى ورطة |
| Elimizde yaşaması için birkaç saati kalmış bir kadın, tamamlanmamış bir profil,ve sinir buhranının sınırında bir polis şefi var. | Open Subtitles | لديناإمرأةليسلها فيالحياةغيرساعات. القصة ناقصة ، ورئيس الوحدة عليحافةالإنهيارعصبياً. |