| Ama bunu yapmasına gerek yok, çünkü kendi kendini kaldırabiliyor. | TED | لكنه لا يحتاج ذلك، لأنه يدبر رفع نفسه بنفسه. |
| Ted New York'lu, yetenekli bir tiyatro sanatçısı, kendi kendini yetiştirmiş bir çizer ve müzisyendi. | TED | كان تيد من اهل نيويورك و رجلا ملازما للمسرح وقد علم نفسه بنفسه فنون الموسيقى و التصوير |
| Bir tane mutlu son da eklenirse, senaryo kendi kendini yazar. | Open Subtitles | لنضع نهاية سعيدة به، والسيناريو سيكتب نفسه بنفسه |
| Elbette göremiyor olman, kendi kendine öğrenmen anlamına geliyordu. | TED | وبالطبع، أن يكون الإنسان ضريرا يعني بأنه عليه أن يعلم نفسه بنفسه. |
| O zamanlar kendi kendine... bakmaya alışan, Don'dı. | Open Subtitles | لقد كان دون ، هو من كان عليه ان يعتاد على رعاية نفسه بنفسه |
| Demek ki, o peynir kendi kendine kapıdan geçerek buraya gelmiş kendini dilimlemiş ve mükemmel bir yarım çember oluşturmuş olmalı. | Open Subtitles | ، إذاً أظن ذلك الجبن قدمشىبنفسهإلى الباب.. قطع نفسه بنفسه |
| Ayrıca sistem kendiliğinden yakıtlı, | TED | وهذه الظاهرة .. او النظام ان صح التعبير .. يدفع نفسه بنفسه .. ويحرك نفسه بنفسه |
| Yaylar kendi kendisini temizleyemez, belki de o yüzden. | Open Subtitles | القوس لا ينظف نفسه بنفسه |
| Bu zorbalığın kendi kendini baltaladığında ısrar ediyoruz. | Open Subtitles | و نحن مازلنا نصر بشدة ان عن العنف يهزم نفسه بنفسه |
| Hastalık Kontrol Merkezi, sokak takımının kendi kendini tayin etmiş bir üyesi olarak bu mülke el koyuyorum. | Open Subtitles | بناءً على أوامري كعضو ٍ عين نفسه بنفسه في فريق السيطرة على الأمراض السارية في الشوارع فإن هذا المبنى قيد الهدم |
| O sıcak çikolatanın kendi kendini içeceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنّ شراب الشوكولا الساخن سيشرب نفسه بنفسه. |
| Fransız halkının kendi kendini yönetebileceğine inanıyordu ama sonunda onları düzene sokmak için giyotine başvurdu. | Open Subtitles | لقد بدأ يؤمن بأن شعب فرنسا يمكن أن يحكم نفسه بنفسه ولكن انتهى الأمر باستخدام المقصلة للحفاظ على النظام |
| Ve profesyonel yardım aramak yerine, kendi kendini tedavi etmiş. | Open Subtitles | وبدلا من السعى من أجل المساعده الطبيه قام بمعالجه نفسه بنفسه |
| DNA'ya kendi kendini onarmayı öğretmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | من المُفترض لها أن تُعلم حمضك النووي كيفية إصلاح نفسه بنفسه |
| Bu konuyu kenaya itiyoruz, bir köşeye koyuyoruz, sanki orada değilmiş gibi davranıp kendi kendini düzeltmesini umuyoruz. | TED | ونحن فقط نرميه جانبا ونضعه في زاوية ونتظاهر بأنه غير موجود، ونأمل أنه سوف يصلح نفسه بنفسه . |
| Bir düğün kendi kendine planlanmaz. Ayrıca yapılması gereken sayısız iş var. | Open Subtitles | الزفاف لن يخطّط نفسه بنفسه ويجب إنجاز أعمال لا تحصى |
| Zaten bu büro kendi kendine işliyor sayılır. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أن هذا المكتب عملياً يُدير نفسه بنفسه |
| Bir düğün kendi kendine planlanmaz. Ayrıca yapılması gereken sayısız iş var. | Open Subtitles | الزفاف لن يخطّط نفسه بنفسه ويجب إنجاز أعمال لا تحصى |
| Pekâlâ, herkes trene binsin! Tünel kendi kendine bitmeyecek! | Open Subtitles | حسنًا، هيا فلننقلهم للعمل فالمنجم لا يحفر نفسه بنفسه |
| O tünel kendi kendine kazılmadı. | Open Subtitles | نعم، أظن أن النفق حفر نفسه بنفسه |
| Bu ev kendi kendine tamir olmayacak. | Open Subtitles | هذا البيت لن يُصلح نفسه بنفسه. |