| Haftada yüzde on faizle ne fırsat ama. borç almazsak da çalışamıyoruz. | Open Subtitles | ستنتظر وتاخذ نسبه 10 بالمائه فى الاسبوع وان لم نقترض لن تدعنا نعنل |
| Kızlardan borç alamayız - hepsi hapsi boyladı. | Open Subtitles | لا يمكننا أن نقترض من الفتيات لأنهن في الطريق إلى السجن |
| Bozukluk kavanozunuzdan 1200 kuruş borç alırsak olabilir. | Open Subtitles | هل يمكن أن نقترض 1200 قرش من صندوق التبرعات؟ |
| Başarıdan pay almak istiyoruz. Adamınızı bir görevlik ödünç almak istiyoruz. | Open Subtitles | نود إدراج بعض التعديلات ابتغاء النجاح، نود أن نقترض مستشاركم لمهمة. |
| ve ben doğayı kopyalayalım demiyorum, biyolojiyi taklit edelim de demiyorum, onun yerine doğanın süreçlerini ödünç alabiliriz. | TED | لست أقول أنه يجب أن ننسخ الطبيعة، لست أقول أنه يجب أن نقلد علم الأحياء، أقترح بدل ذلك أن نقترض من طرق الطبيعة. |
| Sanırım balcıdan biraz ödünç para almalıyız, sence karşı çıkar mı? | Open Subtitles | ينبغي علينا على الأرجح أن نقترض بعض النقود من بائع العسل . أتظن أنه سيمانع ؟ |
| Ordan burdan borç para alıp halledeceğiz. | Open Subtitles | سوف نضطر لأن نقترض من هنا وهناك ومن كل مكان |
| Daha da masraflı. Bir sürü borç aldık, ödedik, ödedik, ödedik... neredeyse borcu bitirdik ama güm! | TED | اكثر تكلفة هذه المرة. نقترض مالاً كثيراً، ثم نسدد و نسدد و نسدد. نقارب من سداد كل الدين و من ثم فجأةً، الحرب العالمية الاولى. |
| En kötüsü bizimkilerden borç alırız. | Open Subtitles | في أسوأ الأحوال، نقترض المال من أهلي. |
| Her borç aldığımızda, bahaneler uyduruyorduk. | Open Subtitles | في كل مرة كنا نقترض كنا نقدم عذراً |
| borç para alabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نقترض مزيداً من المال |
| Hayır, borç alamayız. | Open Subtitles | لا، لن نقترض المال. |
| borç alabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نقترض |
| Annecik ve Babacık'tan ödünç para almalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نقترض المال من أمي وأبي |
| Sizi bağlayıp atlarınızı ödünç alacağız. | Open Subtitles | سوف نقوم بربطكم وعلينا أن نقترض خيولكم |
| Biz çalmıyoruz, ödünç alıyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نسرق، فقط نقترض. |