| Lütfen paramı verin. - Iyi bir aileden gelmişe benziyorsun. | Open Subtitles | من فضلك أعطني نقودي يبدو أنك جئت من عائلة محترمة |
| paramı birkaç güne ödesen iyi olur aksi halde seni elektrikçi bandına sarar ve seni tabutla birlikte 3 metre derine gömerim. | Open Subtitles | و الافضل لك أن تدفع نقودي في خلال عدة أيام أو سألفك بلصق الأسلاك الكهربائية وادفنك في تابوت على عمق 10 أقدام؟ |
| Bana bak paramı almazsam parmaklarını keser pürmüzle dağlarım sonra o kesikleri. | Open Subtitles | حسنا , دعني اخبرك شيئا إذا لم أحصل نقودي , سأقطع اصابعك |
| Param için beni sevdiklerini biliyorum ama yine de koyuyor. | Open Subtitles | أعرف إنهن كن يحببني بسبب نقودي ولكن هذا مازال جارحاً |
| Param ve silahım güvenli bir biçimde basıp gittik. | Open Subtitles | ، و معي نقودي و مسدسي مازالا آمنين ومن ثم إنطلقنا |
| O zaman sana para vereyim de lütfen duymak istemediklerimi söylemeyi bırak. | Open Subtitles | حسناً, انت تاخذ نقودي و مؤكد انك لا تخبرني ما اريد سماعه |
| Gidip paramı getireceksin ve ben burada onunla bekleyeceğim, ismi neydi? | Open Subtitles | إنك ستذهب لإحضار نقودي و أنا سأنتظر هُنا معها،، ما إسُمها؟ |
| Ben de paramı birçok siyahi girişimcinin kazandığı yoldan kazandım. | Open Subtitles | حصلت على نقودي كما فعلها أكثر معظم الزنوج أصحاب المشاريع. |
| paramı kurtarmak için elimde ne tür seçenekler kaldığını biliyorsun. | Open Subtitles | تعلم الخيارات التي بقيت لدي بسبب هذا كي أسحب نقودي |
| Eğer öyleyseniz, ki bunlar değil, hastane için paramı alabilirsiniz. | Open Subtitles | فإن كنتِ كذلك على عكسهن، فإنكِ ستقبلين نقودي من أجل المستشفى ماذا تفعلين هنا ؟ |
| Beyler. paramı isterim. Ben fakir biriyim. | Open Subtitles | ارجوكم ايها السادة اريد نقودي انا رجل فقير |
| Cumartesi günü saat daha 10 ve ben paramı istiyorum. | Open Subtitles | إنها العاشرة صباحًا من يوم السبت وأنا أريد نقودي |
| Bütün paramı Kraliçeye, şu lanet şeyi almak için harcadım. | Open Subtitles | لقد أنفقت كل نقودي على هذا الشيء اللعين للملكة. |
| Senle yapacak bir bokumuz yok! Dışarı çıkınca paramı ver ve uzaklaş. | Open Subtitles | عندما أخرج من هنا ، أعطني نقودي وابتعد عني |
| Sana başından beri peşinde olduğun şeyi teklif ediyorum; paramı! | Open Subtitles | سأعرض عليك ما كنت تسعى وراءه دائماً، نقودي |
| Ben buraya yardım dilenmeye gelmedim... Param yetmiyosa, başka yere de gitmesini bilirim. | Open Subtitles | أنا لم آت هنا من أجل إطراء وإن كانت نقودي لا تكفي لك يمكنني أن أذهب لأي مكان آخر |
| Şöhretin ülkenin her köşesine ulaştı ve arkadakinin benim Param olduğunu da öğrenecekler. | Open Subtitles | أن نقودي تدعمك إننا في نفس القارب يا كوبريت |
| Harika, zaten bütün Param Washington'a gidiyor. Vergiler. | Open Subtitles | رائع، كلّ نقودي تذهب إلى واشنطن بسبب الضرائب |
| Yani, tanrım dükkandaki Pakistanlı adam bana yanlış para üstü verdi. | Open Subtitles | أعني،يا إلهي الرجل الباكستاني في متجر البقالة أعطاني باقي نقودي خطأ |
| Tabii ki yatacağım. parayı makineye ben attım ve kolu ben çektim. | Open Subtitles | نعم إنها نقودي وحدي أنا من وضع العملة في الألة وسحبت الذراع |
| Paramın bedelini verene kadar gitmiyorum. - O adam bu mu? - Hayır. | Open Subtitles | لا أنا دفعت 38 دولار لأراك اليوم ولن أتركك حتى تدفعين لي نقودي |
| Kanunların sökmediği bu yerde parama el koymayı planlıyor. | Open Subtitles | إنه يظن أن سيأخذ نقودي هنا حيث لا يوجد قانون |
| Bence bu ev benim paramla alındı. | Open Subtitles | على حد علمي أن نقودي هي من إشترت هذا المنزل |
| Geri gönderiyorum ve parasını istiyorum. | Open Subtitles | كلا ، لم تفعل . ولذلك ، سارجعها اليك وساقبل ان ترجع الي نقودي كاملة |
| Bitirince de, tabloları rekreasyon merkezine bırakmamı ve paranın yine posta kutumda olacağını söylediler. | Open Subtitles | و حال إنتهائي، أخبروني بأن أضع اللوحات في مركز تسلية وأن نقودي ستوضع في صندوق بريدي ثانيةً |
| O kavanoz bozuk Paralarım içindi. Ona ihtiyacım vardı. -Bencilsin! | Open Subtitles | -كانت تلك القارورة من أجل نقودي |
| Kurşun yedim ama sen beni paramdan etmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | أنا أُصبت بطلقة، وأنت تحاول خداعي وتحرمني من نقودي |