| Bu, bir Rocky Dağı siyah ayısı. türünün son örneklerinden biri. | Open Subtitles | ترا هالشي نادر مرره نوعه ، حلو هو ولا لا ؟ |
| Onu avlayıp öldürebilmem için, türünün ne olduğunu bilmem gerek. | Open Subtitles | أريد أن أعرف ماذا كان نوعه لكى أعرف كيف أقتله |
| Cynthia Breazeal: Kismet insanlarla bu şekilde konuşmayı bilmeyen yada yeni öğrenen bir çocuk gibi iletişim kurdu, bu ona çok uygundu çünkü o türünün gerçekten de ilk örneğiydi. | TED | و هكذا كيسميت تفاعل مع الناس مثل طفل لا يستطيع الكلام بعد و افترض ان ذلك كان مناسبا لانه كان فعلا الاول من نوعه |
| Onu Tanzanya'da bulduğum ender bir tür. İnanılmaz Ölümcül Engerek. | Open Subtitles | سأريكم إكتشافى الأخير وجدته فى تنزانيا , حنش فريد من نوعه |
| Ödenecek borçları var galiba. Ya da sen tipi değilsin. | Open Subtitles | لديه بعض القروض ليدفعها او انكى لستى من نوعه المفضل |
| Biri bana her Meleğin eşsiz olduğunu hatırlatmıştı ve bunu senin yaptığını anladım. | Open Subtitles | شخص ما ذكـَّـرنى بأن كل ملاك فريد فى نوعه وكنت أعرف أنه أنتِ |
| Oregon'daki türünün ilk yasal izniydi bu. | TED | كان هذا التصريح الأول من نوعه في أوريغون. |
| Einstein da, evet, yani, Einstein'ın -- o Einstein, türünün tek örneği, eşsiz. | TED | وآينشتاين، حسنًا، آينشتاين هو آينشتاين. إنه فريد من نوعه. |
| Kendi türünün tek örneği olmasının getirdiği kusurlarla doludur. | TED | فهو ينبثق عن قوانين البراعة النابعة من شيء يعتبر الاول من نوعه. |
| "Orada, kendi dünyasında kendi türünün arasında mutlu." | Open Subtitles | إنه سعيد هناك ، فى عالم حاص به مع نوعه الخاص به |
| Eğer bu şey türünün ilk örneği ise nasıl hamile olabilir? | Open Subtitles | لا أفهم ذلك إذا كان الأول من نوعه ، كيف يمكن أن يحمل ؟ ألا يحتاج إلى زوج ؟ |
| türünün son örneği bir kulübe, hala normal kullanımda. | Open Subtitles | أنه الكشك الأخير من نوعه ما زال يمارس العملية المنتظمة |
| türünün son örneği bir kulübe, hala normal kullanımda. | Open Subtitles | أنه الكشك الأخير من نوعه ما زال يمارس العملية المنتظمة |
| Babam bizim eşsiz bir tür olduğumuzu söylüyor. | Open Subtitles | والدنا يقول أننا جيل فريد من نوعه. |
| Ne tür bir tehlike olduğunu söyleyin. | Open Subtitles | طيب قوليلي وش هو الخطر وش نوعه |
| Ve aslında yiyeceğin yoğunluğu doymanızı etkiler, tipi değil. | TED | والذي يؤثر على الشبع هو حجم وكمية الطعام بغض النظر عن نوعه. |
| Gerçekçi ol. tipi değilsin. Önce kendine biraz çeki düzen vermelisin. | Open Subtitles | كوني واقعية ، لستِ نوعه تحتاجين للمسة صغيرة بالأعلى أولاً |
| Bert Cooper özellikle sizinle çalışmanın eşsiz bir keyif olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول بيرت كوبر بأنه سرور فريد من نوعه جرّاء العمل معك |
| Ama bunları bu kadar özel yapan şey ise yakalama yöntemleri, bir tanesi onlara özgü. | Open Subtitles | ولكن ما يجعلها اِسْتِثْنائِيّة هو أسلوب الصيد، ذلكالفريدمن نوعه. |
| -Bay Alex burda kalamaz. -Kendi türüne ait o. | Open Subtitles | السّيد أليكس لا يستطيع البقاء هنا إنه يعود إلى نوعه الخاص |
| Ancak bir raketkuyruklu bile kendi türü ile çatışmalardan kaçınamaz. | Open Subtitles | لكن لا يستطيع مضرب الذيل أن يتفادى الصراع مع نوعه |
| Adam seksidir. Şansını denemelisin, tam onun tipisin. | Open Subtitles | ادم جذاب , عليكِ ان تقومي بحركتك فأنتي نوعه المفضل |
| Karısına sadık olmayan, kızını terk eden ve kendi türünden yüzlerce kişinin ölmesine neden olan bir adam. | Open Subtitles | رجل يخون زوجته، وترك ابنته وشارك في قتل المئات من نوعه |
| Tam da Suriye'de eşi benzeri görülmemiş bir çok ilginç anlaşma yapmak üzereydim. | Open Subtitles | أنا في خضم مناقشة شيء مهم جدا شيء فريد من نوعه في سوريا |
| Çin'in yeni cumhurbaşkanı, Xi Jinping, çok ilginçtir ki, önceki bir liderin oğludur. Kendi türünde yüksek mevkiye ulaşan ilk kişidir. | TED | رئيس الصين الجديد، شي جين بينغ، هو ابن لقائد سابق،الذي كان استثنائياً، الأول من نوعه الذي يصل لأعلى منصب. |