| Gerçekten vücudunuzun içinde güneşin sıcaklığını veya radyoaktif nükleer santral istiyor musunuz? | TED | وهل تحتاج حقاً إلى حرارة الشمس أو محطة نووية مشعة داخل جسمك؟ |
| Fakat Cleaver sanki nükleer bir soykırımdan söz etmiş gibi. | Open Subtitles | لكن بدا وكأن كليفر كان يتحدث . عن كارثةٍ نووية |
| Konuşursa, muhtemelen nükleer savaş başlar. Bu sadece bir ihtimal. | Open Subtitles | ولو تكلم,ربما يمكن أن يبدأ حرب نووية ذلك فقط محتمل |
| nükleer bir denizaltı, 5 gün önce, Beaufort Denizi'nde, onun aracını buldu. | Open Subtitles | أي حدّدت غوّاصة نووية مكان حرفته في بحر بيوفورت قبل خمسة أيام. |
| ...üç Amerikan Hava Kuvvetleri helikopteri çalıntı nükleer silahları takip ediyoruz. | Open Subtitles | ثلاثة مروحيات من القوات الجوية الامريكية فى مطاردة لأسلحة نووية مسروقة |
| Uzay zaferlerinin politikada sonunda nükleer bombası olan nükleerler kulübünden gelen bir tehditten daha önemli olduğunun farkına varmıştı. | Open Subtitles | فقد أدرك أن إنتصارات الفضاء هذه يمكن إستغلالها بشكل أكثر فاعلية في مجال السياسة من مجرد التهديد بقنبلة نووية |
| İçeride atomlar, buharlar ya da ona benzer nükleer şeyler olabilir. | Open Subtitles | قد يكون مليءٌ بالذرّات و الأبخرة النووية و أشياء أخرى نووية |
| Tamam, nükleer bir patlama olsun. Dünyada kalan tek erkek benim. | Open Subtitles | حسناً، لنقل إن محرقة نووية وقعت وأمسيت الرجل الوحيد في العالم |
| Biz ayrıldıktan on saniye sonra patlayacak şekilde bir nükleer bomba ayarladım. | Open Subtitles | لقد وضعت شحنة متفجرة تعادل قنبلة نووية لتنفجر بعد أن نغادر بثواني |
| Roger Stanton, ABD topraklarına bir nükleer bomba koymaktan doğrudan sorumlu. | Open Subtitles | روجر ستانتون مسئول مباشر عن وضع قنبلة نووية في الأراضي الأمريكية |
| 10 milyon kişinin yaşadığı bir şehirde nükleer bomba mı patlatacaktın? | Open Subtitles | وكنت تريدين تفجير قنبلة نووية في مدينة تحتوي على ملايين الناس |
| Kalbi zayıf bir adam, nükleer bir bombayla birlikte olmamalı. | Open Subtitles | رجل بقلب ضعيف لا يجب أن يكون مع قنبلة نووية |
| Korkarım ki bu, elimizde 6 adet nükleer felaket bulunması demek oluyor. | Open Subtitles | يؤسفني أن أقول أن هذا قد يعني ست كوارث نووية بين أيدينا |
| Peki şimdi nükleer bir süper devlet kışkırtması yaparken teröristlerle nasıl savaşabilirim? | Open Subtitles | كيف يمكنني أن أقاتل الان هؤلاء الإرهابيون بينما أثير قوة نووية عظمى؟ |
| Fakat Cleaver sanki nükleer bir soykırımdan söz etmiş gibi. | Open Subtitles | لكن بدا وكأن كليفر كان يتحدث . عن كارثةٍ نووية |
| Başkan 10 kilotonluk bir nükleer bombanın nakliyesine yetki verdi. | Open Subtitles | لقد أذن الرئيس بتكوين قنبلة نووية تبلغ عشرة كيلو طناً |
| - savaş başlığı ya da nükleer cihaz olabilir mi? | Open Subtitles | هل من الممكن ان يكون راس حربى او اداه نووية |
| Güneş'in çekirdeğinde hidrojeni helyuma dönüştüren füzyon nükleer enerjiyi fotonlar halinde serbest bırakır. | Open Subtitles | في لب الشمس إندماج الهيدروجين الى الهيليوم يطلق طاقة نووية على شكل فوتونات |
| Şehre bir atom bombası bırakabilirdiniz ve 30 yıl sonra canlanır. | TED | إن ألقينا قنبلة نووية على مدينة .. فإنها تنتعش خلال 30 عام |
| 23 saat önce, General Aleksander Kodoroff 10 savaş başlığı çaldı. | Open Subtitles | منذ 23 ساعة مضت الجنرال أليكساندر كودروف سرق 10 رؤوس نووية |
| Aynı gün ilerleyen saatlerde bir arıcı, gazetecilere arılarının olduğu sahaya sanki atom bombası atılmış gibi olduğunu söyledi. | TED | وفي وقتٍ لاحق من ذلك اليوم، قالت إحدى مربيات النحل للصحفيين بأن حديقة نحلها بدت وكأنها ضربت بقنبلة نووية. |
| Sonuç buydu. Mike, ilk termonükleer bomba. | TED | فكانت تلك هي النتيجة، لقد كان مايك أول قنبلة حرارية نووية في 1952 |