| Tanrım, elin buz gibi. Şurası işte. ver onu bana. | Open Subtitles | يا إلهي، يدك مثل الجليد هنـا، هات ما لديك |
| Paranın tamamından kurtulmak için kaç kere Pizza Hut'a gitmek zorunda olduğumuzu biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف عدد المرات التي نستطيع فيها المجيء لمحلات بيتزا هات لكي نتخلص من كل النقود؟ |
| Malzemelerini getir. | Open Subtitles | إتركْ أشيائَكَ الشخصيةَ. فقط هات أجهزتكَ. |
| Orada Red Hat Yazılımın development bölümünde görev aldık. | Open Subtitles | واستخدمناها كمكان لتطوير برمجيات ريد هات |
| -Bir şey al da sil şunu Luke. -Ama bu delice. Neden? | Open Subtitles | ـ هات حاجة و امسحة لوك ـ لكن هذا جنون لماذا؟ |
| Televizyon veledi vurdu ama Şapka da yanındaydı. | Open Subtitles | ذا تي في بيبي أطلق النّار عليك ولكن ذا هات كان معه |
| Burada bir bok gözükmüyor! Buraya bir doktor getirin, çabuk! | Open Subtitles | لا استطيعُ الرُؤية هناك هات بَعْض الرعاية الطبيةِ هنا،بسرعة |
| Öyleyse şimdi yine soyuluyorsun hıyar! Parayı ver. | Open Subtitles | حسناً, هذه سرقة أخرى أيها الحقير هات النقود |
| Bardağını bana ver, doğruca ofisine git ve bırak işini yapsın. | Open Subtitles | اذا هات الكوب و ارجع لمكتبك و دعه يقم بوظيفته |
| Joe, arkadaşlarıma birer içki ver. Birer içki için. | Open Subtitles | جو ، هات لصديقيَّ شراباً خذا شراباً |
| Evet, iyiydi. Bilmiyorum. Pizza Hut'dan aldık. | Open Subtitles | نعم كانت جيدة لا أعرف ، إنها من بيتزا هات |
| Evet, fena değildi. Bilmiyorum, bildiğin Pizza Hut işte. | Open Subtitles | نعم كانت جيدة لا أعرف ، إنها من بيتزا هات |
| Christian, İsveçli'yi Jannickie getir de biz de uyuyabilelim. | Open Subtitles | كريستيان .. هات لجانيك بنت سويدية كي ينام معها |
| Onlar da emin ellerde. Bizi patronuna ulaştıracak bilgileri getir hepsi senin. | Open Subtitles | هات لي معلومات توصلني للرئيس، وستكون كلها لك |
| Diğer bir ifadeyle... ben yazılımımı Red Hat sistemine dağıtırsam... lisans şunu diyemez; | Open Subtitles | وبكلمات اخرى اذا وزعت برنامجي على نظام ريد هات لايمكن للترخيص ان ينص على |
| Bu MIT ve bir grup şirket arasında ortaklık Google ,Red Hat ve AMD anahtar bir oyuncu olarak içindedir. | TED | انها شراكة بين MIT ومجموعة من الشركات -- جوجل لديها مساهمة, رد هات -- و AMD لها دور رئيسي. |
| Luci, yukarıdaki kırmızı kurdele ile bağlı sepetten temiz çarşaf al. | Open Subtitles | لوتشي ، هات الملاءات الجديدة حين تنتهي هي مربوطة بشريط أحمر نعم |
| Aşağı inip Bay Marsh'tan paspası al ve şunu temizle! | Open Subtitles | إذهبْ بالطابق السفلي و هات ممسحة مِنْ السّيدِ مارش ونظّفُ هذا |
| Tabitha ve ben yarışlarda Şapka gününde karşılaştık. Ne oldu? | Open Subtitles | انا و(تابيثا) ذهبنا له في (هات داي) وماذا في ذلك؟ |
| Kalp enjeksiyonu getirin, çabuk. | Open Subtitles | 2ملم من الادرينالين هات الحقنة بسرعة |
| Bütün numaralarını döktür bakalım. Bekle beni pullu minik piç. | Open Subtitles | هات ما لديك ، إنّي قادمٌ إليكَ أيّها السافل |
| Her ne ise, Hutt'ı almaya geliyor. Ayrılma vakti geldi. | Open Subtitles | لا يهم ولكنه قد أتى لأجل ذا (هات) الوقت يمضي |
| - Elinden geleni ardına koyma. - Mümkün değil. Epey sağlamız. | Open Subtitles | هات ما عندك شميث - مستحيل ، نحن حقا أقوياء - |
| Devam edin, Zero Six. | Open Subtitles | هات ما عندك يا 06 |
| Bu Kendinle Konuş Şapkası. | TED | هذه تسمى قبعة مناجاة الذات "طوك تو يورسيلف هات" |
| - Şapkalı Kedi, Şey 1 ve Şey 2. - Şey 2! | Open Subtitles | ـ (كات في هات)، (ثنغ 1 ثنغ 2) ـ و (ثنغ 2)! |