| - Bu bize davayı kazandırır mı, hayır? Ben oldum. | Open Subtitles | ـ هذا ينبغي أن يربحنا القضية، أليس كذلك؟ |
| Hayır, anlamıyorsun. Bu bekleyemez. Hemen yapılması gerekiyor. | Open Subtitles | لا ، أنت لا تفهم ، لايمكن تأجيل هذا ينبغي أن يتم الأمر الآن |
| Bence Bu şarkı bizim olmalı. | Open Subtitles | ل يعتقدون أن هذا ينبغي أن يكون لدينا أغنية. |
| Bu onların hareketlerini kısıtlamalı. Askerlerimizi ışınlamaya devam edin. | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يحد من تحركاتهم واصل إرسال قواتنا إلى هنا |
| Bu donduğu zaman bize biraz zaman kazandıracak böylece ayağını hareket ettirebileceksin tamam mı? | Open Subtitles | وعندما يتجدم هذا.. ينبغي أن توفر لنا القليل من الوقت عندما تحرك قدمك.. |
| Sanırım Bu hesabı kapatır. | Open Subtitles | إنها قطعة من الذكرى القديمة. أظن أن هذا ينبغي أن يغطي كل شيء. |
| Bu şekilde kalbiyle damarlarının ve ciğerlerinin durumu iyiye gidecek, değil mi? | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يحسن حالة قلبه ورئته، صحيح؟ |
| Bu hayatımın en romantik konuşması olabilir. | Open Subtitles | تعلمين، هذا ينبغي أن يكون أكثر حوار رومنسي في حياتي. |
| Size uzun bir uzaklaştırma vermek için yeterli Bu. | Open Subtitles | حسنا، هذا ينبغي أن تكون جيدة لطيفة، تعليق طويل. |
| - Bu ilginç olmalı, değil mi? | Open Subtitles | نعم، هذا ينبغي أن يكون مثيرة للاهتمام، أليس كذلك؟ |
| Bu adamın görevleriyle ilgili bir operatör Bir şey için gerçekten çok iyi. | Open Subtitles | عميل مثل هذا ينبغي أن يكون جيد في شئ واحد فقط |
| Ama Bu mümkün olmamalı çünkü zombi avcımız Bölge Savcısı'nın zombi olmadığına dair bana yemin etti. | Open Subtitles | ولكن هذا ينبغي أن يكون من المستحيل , لأن صائد الزومبي خاصتنا قد أقسم إليَ أن النائب العام يسير بين الأحياء |
| David'in bakımındayken harcadığım tüm masrafları Bu karşılar. | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يشمل جميع الفوائد التي وصلتني تحت رعاية داود. |
| Bu hayatı oldukça ilgi çekici yapacak. | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يجعل الحياة شيقة للغاية. |
| Tamam, Bu işi halletmek için gerçekten arkadan girmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | لكي نتمكن من هذا ينبغي أن ندخل من الخلف |
| Bu sipariş edebileceği diğer her şeyi karşılar. | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يشمل أي شيء آخر كان يأمر. |
| Bu zaten gerçekçi olacak sanıyordum. | Open Subtitles | كنت أعتقد أن هذا ينبغي أن يكون واقعيًا. |
| Bu işe yarar mı emin misiniz ? | Open Subtitles | - هل أنت متأكد من أن هذا ينبغي أن يكون باردا؟ لذلك يبدأ في حرق. |
| Bu ilginç olacak. | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يكون مثير للإهتمام. |
| Bu işinizi görürdü, Leydim. | Open Subtitles | هذا ينبغي أن يفي بالغرض، سيدتي |