| Bu bilgi için bir sürü para ödemeye hazır kişiler var. | Open Subtitles | هناك اشخاص قد يدفعون الكثير مقابل هذه المعلومة |
| Bu bilgi yanlış ellere geçerse, oldukça zararlı olabilir. | Open Subtitles | في الأيدي الخاطئة ، هذه المعلومة ممكن أن تُدمر |
| Bu bilgi yanlış. O beni öldürmeye çalıştı. Hata yaptı. | Open Subtitles | هذه المعلومة خاطئة حاول قتلي وارتكب خطأً |
| bu bilgiye zaten sahipsiniz, Yüzbaşı. | Open Subtitles | أنت تمتلك هذه المعلومة مسبقاً أيها الكابتن |
| O halde Bu bilginin hiçbir şekilde sızmadığından emin olmalısın. | Open Subtitles | لذا أنا واثق أنك ستجد طريقة لمنع نشر هذه المعلومة |
| Eğer bilseydi O bilgiyi de atlası aldığı şekilde polise verirdi. | Open Subtitles | لكان قال هذه المعلومة للشرطة لقد اشترى هذه الخرائط بشكل مجهول |
| Tırnak içinde söylüyorum, "bu hafta sonu takımımız kazanacak" ve biz bu bilgiyi sadece haklı çıktığımız nadir zamanlarda hatırlayacağız. | TED | نعلم أن فريقنا سيربح في عطلة نهاية الاسبوع هذه ونتذكر فقط هذه المعلومة في المرات التي نكون فيها على صواب |
| Ted Earley (Chalie Crews'in Finans Danışmanı) Bu bilgi mahkeme emriyle gizlenmiştir. | Open Subtitles | هذه المعلومة غير مصرح بها تحت أمر المحكمة |
| Eğer Bu bilgi doğruysa onu ölüme mahkum ettiğinin farkındasın değil mi? | Open Subtitles | ".. إن كانت هذه المعلومة صحيحة" فأنت تدرك أنك تحكم" "عليها بالموت؟ |
| Ama Bu bilgi burada kalacak. Aman Tanrım. | Open Subtitles | ـ ولكن هذه المعلومة لن تغادر هذه الطاولة.. |
| Bu bilgi daha sonra bir tanık tarafından doğrulandı. | Open Subtitles | هذه المعلومة تم التأكد منها عن طريق شاهد |
| Bu bilgi Coruscant'a süpriz bir saldırı yapmamızı mümkün kılacak, bu cumhuriyeti ve Jedi'ları felce uğratacak. | Open Subtitles | هذه المعلومة تتيح لنا لان نفتعل هجوم مفاجئ على كوراسنت , نضرب لنشل الجمهورية والجاداي |
| Ona adamın hayatının tehlikede olduğunu söyledin, evet, ama onu vurduran Bu bilgi değildi. | Open Subtitles | لقد أخبرتها بأنه حياته في خطر، أجل ولكن هذه المعلومة لم تقتله |
| Bu bilgi uluslararası terörün, zillerini çalabilir. | Open Subtitles | هذه المعلومة ربما تحمل مفتاح تفكيك حلقة إرهاب دوليّة |
| Diyelimki, adamla bir gorusme ayarladin, Sen sehirdeki bu bilgiye sahip olan tek temsilci degilsinki, | Open Subtitles | بإفتراض أنه يمكنك أن تقابل الرجل ، أنت لست العميل الوحيد في المدينة لديه هذه المعلومة |
| Tamam. bu bilgiye niye ihtiyaç duydun? | Open Subtitles | حسناً، لماذا كانت هذه المعلومة مهمة لك ؟ |
| Hiç kimse Bu bilginin sızmasını riske atmak istemedi ve onu rahat bıraktılar. | Open Subtitles | لا أحد اراد المخاطرة بتسريب هذه المعلومة لذا قاموا بتوصيله وحيداَ |
| Bu bilginin kontrolden çıkmalarını körükleyeceğini mi? | Open Subtitles | أن هذه المعلومة ستتفرق كالنار في الهشيم ؟ |
| Hiç çalıştığın bir davada sağlam bilgiye sahip olduğun ama O bilgiyi yasal yoldan edinmediğin oldu mu? | Open Subtitles | هل سبق لك ِ و أن عملت ِ على قضية و حصلتِ على معلومة جيدة لكن الطريقه التي حصلت ِ فيها على هذه المعلومة غير قانونية بالضبط ؟ |
| bu bilgiyi dedektiflere aktardım ve öğrendim ki kurbanın keskin olmayan bir cisimle etkisiz hâle getirildiğinden şüpheleniyorlarmış. | TED | قدمت هذه المعلومة إلى المحققين وعملت أنهم يشكون بأن الضحية أصيبت بالعجز جراء ضربة قوية ومباشرة على الرأس. |
| Efendim, bu istihbarat doğruysa taktik değişikliği gerektirir. | Open Subtitles | سيدي، لو كانت هذه المعلومة صحيحة فإنها ستغير التكتيكات بالكامل |
| Hayır, korkarım bu küçük detayı atlamışsın. | Open Subtitles | هل أخبرتك من قبل أن هالي كانت توأم لا أخشى أنك نسيت هذه المعلومة |