| Dediklerine göre araba böyle eğilmiş ve her tarafta kan varmış. | Open Subtitles | يقولون أن السيارة ارتطمت هكذا و الدماء كانت في كل مكان |
| böyle yarı yolda bırakmak istemezdim ama elimden başka bir şey gelmiyor. | Open Subtitles | اكره ان اترككم هكذا و اذا كانت هناك طريقة اخرى لمساعدتكم لفعلتها |
| Neden böyle olduğumu bulmak o yeteneğimden kurtulabiliyorsam kurtulmak istiyorum. | Open Subtitles | غادرت كي أعرف لماذا أصبحتُ هكذا و إذا عرفتُ طريقة تجعلني أتخلص من هذه القدرة فسوف أفعلها |
| Kötülüğe üstün gelen iyi yanın, öyle hiçbir şey yapmadan durup... masum insanların gereksiz ölümünü seyretmene izin vermeyecektir. | Open Subtitles | ما يميز الخير عن الشر انك لن تجلس هكذا و تشاهد الموت يقترب من الركاب |
| Evet ben de öyle sanırdım ama doğru değil. | Open Subtitles | لقد كنت أفكر هكذا و لكن في الحقيقة وجدت ذلك غير صحيح |
| Sanırım gerçeği söylüyorsun da niye yalan söylüyor gibi söylüyorsun? | Open Subtitles | أظن إنّك تقول الحقيقة، لماذا تتكلم هكذا و كأنك تكذب؟ |
| Ama seni böyle görmek beni üzüyor. | Open Subtitles | ولكنه يؤلمني أن أراك هكذا و يجب أن تفكر في المستقبل |
| kurmak için böyle yapmanız gerekiyor ve ben yapmadım. | Open Subtitles | ,لو تريد تشغيلها عليك تحريكها هكذا. و الذي لم افعله. |
| böyle. Kesersiniz. İşte böyle. | Open Subtitles | ثم تلويه هكذا و في ظرف ثلاث ساعات, ستحصل على ثقبك |
| böyle oynamaya devam edersen, günü çıkaramazsın. | Open Subtitles | و تستمر باللعب هكذا و لن يمكنك الصمود حتى نهاية اليوم |
| Buraya gelip böyle çılgınca ithamlarda bulunamazsınız. | Open Subtitles | لا يمكنكَ المجيء إلى هنا هكذا و تشير بهذه الإتهامات الشائنة |
| Bizim bir çocuğumuz daha var ve onun böyle bir sorunu yok ve ben farklı hiçbir şey yapmadım. | Open Subtitles | لدينا طفل أخر و هو ليس هكذا و لم أفعل أي شيئ بشكل مختلف |
| böyle giyinmiş gecenin bir yarısı bir yerleri keşfe çıkmayacağı ne mâlum? | Open Subtitles | ولكن ما الذي تفعله بتركك لها نخرج هكذا و في الليله التي علمت أنها لا تذهب للمدرسه |
| Şahsen ben kadınlarımın böyle olmasını severim, ama patronun o olması, senin için zor olmalı. | Open Subtitles | أنا شخصيا أحب نسائي هكذا و لكن لك أنت, يبدو أنه من الصعب أن تكون هي المتحكمة |
| Neden böyle hissettiğini anlayabiliyorum ama lütfen, şimdi seninle konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أفهم لماذا مشاعرك هكذا و لكن من فضلك أود أن أتحدث إليك ، لذا أجلسِ |
| Ben böyle olmalıyım, eğer öyle olursam kafama sıkarım. | Open Subtitles | علي أن أستمر هكذا و إن أصبحت هكذا سأفجر رأسي |
| Benim annemle öyle bir ilişkim olmadı. Seninle olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | لم أكن على علاقة بأمي هكذا و ظننت اننا على تلك العلاقة |
| öyle düşünmemiştim. Ama sanırım haklısın. | Open Subtitles | لم افكر بالأمر هكذا و لكن أعتقد أنكن محقات |
| Bu evde alkol yok. öyle konuşmayı kes. Şapkayı çıkar. | Open Subtitles | ليس هناك مشروبات روحية في هذا البيت توقف عن التحدث هكذا و اخلع القبعة |
| Silahı bu şekilde tut ve bir sopa gibi kullan. Tamam mı? | Open Subtitles | أمسك البندقية هكذا و أستخدمها مثل المقلاع |
| Nasıl olur da beni burada, aptal bir papağan gibi, kendi kendime konuşurken bırakırsın? | Open Subtitles | كيف بامكانك أن تتركني اجلس هناك هكذا و أنا أتحدث الى نفسي كببغاءٍ سخيف |
| O pisliğe insanlara bok gibi davranamayacağını ve mantıklı taleplerini görmezden gelemeyeceğini göstermeli. | Open Subtitles | لأثبت لهذا الاحمق أنه لا يمكنه ان يعامل الناس هكذا و اهمال مطالبهم المهمة و الضائية |