| Burada yapılacak iş var... ve seni buraya işte bu nedenle çağırdım. | Open Subtitles | هناك عمل يجب القيام به هنا وهذا هو سبب استدعائى لك هنا |
| İstiyorsa bir iş var. Mike iyileşene kadar sürecek. | Open Subtitles | هناك عمل لو أنه يريد سيستغرق الأمر بعض الوقت من مايك ليتعافى |
| Yeni birine ihtiyacınız olduğunu duydum, uh-- uh, belki bir iş vardır. | Open Subtitles | سمعت انك قد تحتاجين الى وجة جديد فقد يكون هناك عمل جديد |
| Tamam, kovboylar. Çalışalım. Yapacak işimiz var. | Open Subtitles | حسناً يا رعاة البقر ، هناك عمل علينا فعله |
| Üzgünüm, fakat Leslie'yle benim bu gece yapacak bazı işlerimiz var. | Open Subtitles | انا اسف يا عزيزتى, ولكن, هناك عمل بينى و بين ليزلى الليلة |
| Yaşanabilir olması için yapılacak işler var. | TED | هناك عمل يجب القيام به لجعل المريخ قابلاً للسكن. |
| Altı kişilik bir iş var güney sınırında bulunan bir köye göz kulak olacağız. | Open Subtitles | هناك عمل لستة رجال حراسة قرية جنوب الحدود |
| Knutsford Sineması'nda bir iş var sosisli sandviç büfesinin arkasında. | Open Subtitles | هناك عمل داخل صاله السينما خلف عربة بيع النقائق مارأيك بهذا ؟ |
| Kederli olduğunu biliyorum ama bitirilmesi gereken bir iş var. | Open Subtitles | أنا أعلم أنك حزينة و لكن هناك عمل ينبغي القيام به |
| Yapılacak çok iş var ama öncelikle Petrovich'in en fazla zarar verdiği aileleri ziyaret edeceğim. | Open Subtitles | ما زال هناك عمل كثير للشرطة لكنّي سأخصص وقتاً لزيارة بعض أعضاء المجتمع |
| Açık bir iş var mı diye bilmek istiyorsun, ama işi kabul etmiyorsun. | Open Subtitles | تريد معرفة إذا هناك عمل مفتوح لَكنّك لا تريد أخذه |
| Ama seni çok ilgilendiren bir iş var. | Open Subtitles | هناك عمل يجب أن تقوم به و الذي يتعلق بك كثيرا |
| Ne zaman bir derdim olsa yaptıracak bir iş buluyorsunuz. | Open Subtitles | لا أفهم، في كل مرة أواجه مشكلة يكون هناك عمل لأنجزه |
| Eline bir iş fırsatı geçerse, hemen atlarsın. | Open Subtitles | إن كان هناك عمل فاقتنصه. يجدر بك انتزاعه متى استطعت ذلك |
| Yapacak çok işimiz var, ve bunu yapmak için çok zamanımız yok, bu yüzden gidelim. Haydi. | Open Subtitles | هناك عمل كثير يجب القيام به ولا يوجد وقت كثير , هيا بنا |
| Bak, Jess, eğer o bilgisayarları istiyorsan yapacak çok işimiz var ve zaman az. | Open Subtitles | جيس ان كنت تريدين الحواسيب هناك عمل كثير علينا فعله وليس لدينا وقت طويل لذلك |
| Yerde yatmayı kes! Yapılacak işlerimiz var! | Open Subtitles | كفّ عن الاستلقاء هناك عمل ينبغي إنجازه |
| Hala yapılacak işler var. | TED | فلا يزال هناك عمل ينبغي علينا القيام به |
| Ama Haley eğer basketbol bursunu alamazsan, babanın çalıştığı fabrikada seni bir işin beklediğini söylemişti. | Open Subtitles | لكن هايلي ذكرت لي أنه اذا لم تحصل على المنحة الدراسية سيكون هناك عمل لك بالمصنع الذي يعمل به والدك |
| Wells Park'ta bir işimiz olabilir. | Open Subtitles | - هناك عمل في منتزه |