| Sarayda dolaşan çok fazla dedikodu var, ve çok az cevap. | Open Subtitles | هناك كثير من الاشاعات تدور فى أنحاء القصر ولاتوجد اجابات كافية |
| Bana güvenin, aksi yönde çok fazla kanıt vardı. | TED | و صدقوني، فقد كان هناك كثير من الدلائل عكس ذلك. |
| Ancak estetik cerrahiden sizin kadar iyi şekilde yararlanamamış Pek çok kişi var. | Open Subtitles | رغم أن هناك كثير من الناس لم يكن لديهم إمكانية إجراء العملية البلاستية التي توفرت لك |
| Pek çok hasta düşüncülerini bizden saklar, tıpkı hırsızlar gibi. | Open Subtitles | هناك كثير من المرضى يخفون أفكارهم عنا مثل اللصوص |
| Bir sürü ilan var ama tek bir kadro yok. | Open Subtitles | هناك كثير من الاعلانات ولكن لا توجد وظيفة خالية واحدة |
| Bir sürü zaman kaybettik. | Open Subtitles | أتعلمون، هناك كثير من الأحيان نشعر فيها بالضياع |
| Yani, doğru bir davranış olmadığını biliyorum ama bu mektuplarda o kadar çok şey var ki okunmamaları utanılacak bir durum. | Open Subtitles | أنا أعلم أنه يمكن تعتبر غير مناسبة ولكن هناك كثير من الجهد في هذه الرسائل سيكون من المؤسف أن لا تقرأ |
| Peki gökbilimciler küçük bir hacimde çok fazla kütle olduğunu nasıl kanıtlar? | TED | لذا، كيف يثبت علماء الفضاء أن هناك كثير من الكتلة في داخل حيز صغير؟ |
| Hong Kong'da çok fazla altın var... fakat daha fazla fedakarlıklar yatıyor onun altında. | Open Subtitles | هناك كثير من الذهب في هونج كونج لكن هناك تضحيات اكثر منه تحته |
| Issız ve uzun, ve bu dünyada çok fazla gerçek kötülük var. | Open Subtitles | و هناك كثير من أشكال الشر في العالم لكنت أفكر |
| Dinleyin, dışarıda çok fazla mangır bizi bekliyor. | Open Subtitles | اسمعوا ، هناك كثير من المال يمكننا الحصول عليه |
| Son beş yıldır çok fazla gerginlik var. | Open Subtitles | هناك كثير من التوتر خلال السنوات الخمس الماضية |
| Eğer tamir edilemezse çok fazla zamanımız yok. | Open Subtitles | اذا لم نستطيع ان نعالجه فأنه ليس هناك كثير من الوقت المتبقي |
| Tahminlerde Pek çok boşluk var, ama esasları bilmem gerek. | Open Subtitles | هناك كثير من الفراغات تتخلل تقديراتا لكن من المهم أن أعرف الآن الأساسيات |
| Böylesi bir tümör problem yaratacak derecede büyürse beraberinde Pek çok bulgu getirir. | Open Subtitles | عندما يتوسع مرض مثل هذا سيكون هناك كثير من الأعراض |
| Köyde yapılacak Pek çok şey var. | Open Subtitles | إضافة إلى ذلك، بقي هناك كثير من العمل لم يُنجز بعد |
| Eminim Bir sürü insan söylemiştir sana... | Open Subtitles | أنا واثقة من أن هناك كثير من الناس الذين يقولون لك |
| Bu civarda buna benzer Bir sürü şeker paketi vardır. Haklısın. | Open Subtitles | هناك كثير من أغلفة الحلوى في هذه المنطقة |
| Tv'de öyle programlardan Bir sürü var. | Open Subtitles | هناك كثير من برامج البحث الجنائي على التلفاز |
| Vücudunda enzimden o kadar çok dolaşıyor ki, vücudu işleyemiyor. | Open Subtitles | هناك كثير من الانزيمات بداخله و التي بصعوبه تجعل جسده تتحملها |
| Evimi o kadar çok su basıyor ki, dalış takımlarıyla geziyorum, anlıyor musun? | Open Subtitles | هناك كثير من المياه الناشعة أسفل منزلى, و يتوجب عليّ إرتداء جهاز للتنفس هناك ،أتعلم ما أعنى؟ |