| Fakat hikayesini destekleyecek hiç bir yara izi veya fiziksel bir kanıt yoktu. | TED | ولكن كانت هناك لا ندوب المادية أو أي نوع من الأدلة المادية التي يمكن أن تدعم قصتها. |
| Dükkanda kimse yoktu, biz de buraya geldik. | Open Subtitles | كان هناك لا أحد في المخزن، لذا جئنا هنا. |
| Seni buna kim inandırdı bilmem ama ahlaklı menajer diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ ما قالَ لكن هناك لا مثل هذا الشيءِ كوكيل أخلاقي. |
| Umarım karma ile bir ilgisi yoktur. Yapma. | Open Subtitles | أنا فقط أَتمنّى هناك لا شيء إلى هذا الشيءِ كارما أوه، رجاءً |
| Ne yapacağını bilmeden Orada dikilip durdu ve aniden işedi yani üstüne işedi. | Open Subtitles | وَقفتْ هناك لا تعْرفُ ماذا تفعل وفجأة شربت كثيرا ثم تَبوّلتْ على نفسها. |
| - Karanlık doruğa ulaşırsa, Oraya gel. - Ailemi bırakamam. | Open Subtitles | إذا بلغ الظلام ذروته قابلنا هناك لا يمكنني ترك عائلتي |
| ama ona bunda utanılacak bir şey olmadığını kanıtlamak için, | Open Subtitles | لكن لتَشويفها بأنّ هناك لا شيء الّذي سَيَكُونُ خجلان مِنْ، |
| O arabanın içinde adamın kadınla bağlantısını gösteren Hiçbir şey kalmamış. | Open Subtitles | هناك لا شيء تَركَ في تلك السيارة الجيبِ الذي يُوصلُه إليها. |
| Oradaki bütün o hediyelerin Hiçbir anlamı yok. | Open Subtitles | أن كل هذه الهدايا المكومة هناك لا تعني أي شىء |
| Bileğinde tereddüt kesikleri olmadığı için başkası kesmiş demek. | Open Subtitles | لأن كان هناك لا علاماتَ ترددِ على أرساغِها يَقترحُ ذلك شخص ما أوقعَ الجرحُ ما عدا ذلك. |
| Döndü, ama yapabileceği bir şey yoktu. | Open Subtitles | دار، لكن كان هناك لا شيء الذي هو يمكن أن يعمل. |
| Şu anda senden daha fazla görmeyi istediğimiz biri yoktu. | Open Subtitles | هناك لا أحد نحن نفضل انتظروا في هذه اللحظة مما كنت. |
| Ne zaman teslim olacağını bilmenin yanlış bir yanı yoktur. | Open Subtitles | هناك لا شيء خاطئ في معْرِفة متى يَستسلمُ. |
| Çünkü bence hepimizin anlaşabileceği konu Amerika'nın çocuklarından daha önemli birşey yoktur. | Open Subtitles | لأني أعتقد بأننا يمكن أن نتفق بأن هناك لا شيء أكثر أهميةً من أطفال أمريكا. |
| Evet. Orada oturan çocuk okula gelmiyor bu yüzden size geldim. | Open Subtitles | نعم ، الطفل الذ ي يعيش هناك لا يـحضر الى المدرسة |
| Geçici yerleşimler, yasadışı kabul edilmekte ve bu yüzden, Orada yaşayanlar seslerini duyurma haklarına sahip değiller. | TED | تعتبر مثل هذه المستوطنات غير قانونية، وبالتالي فإن الذين يعيشون هناك لا يملكون أي فرصة لجعل أصواتهم مسموعةً. |
| Hatta Orada hava bile sadece hava. | Open Subtitles | وحتى الهواء هناك , لا يوجد به سوى الهواء |
| Oraya sadece aptalların gideceğini söylüyor. Onlardan biri olmalı. | Open Subtitles | إنه يقول الحمقى هم من يذهبون هناك لا بد وأنه أحدهم |
| Hayır. Oraya giden iki beyazı yakalayıp, Kızıl Bulut'a teslim etmek zorundayım. | Open Subtitles | لا, أريد اثنين من الرجال البيض الذين هما هناك لا بد لي من تسليمهما إلى السحابة الحمراء |
| Hayatımda başka hiç bir şey yok. | Open Subtitles | أَرْجعُ للبيت مِنْ العملِ، وكُلّ عِنْدي عملُي. هناك لا شيء ما عدا ذلك في حياتِي. |
| Başka bir psikopat için yer olmadığını gerçekten düşünüyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعتقد حقا أن هناك لا مجال للمريض نفسي آخر؟ |