| Dinle, Tamara ile konuşurken bana bir hoodoo rahibinden bahsetti. | Open Subtitles | اسمع, (كنتاتحدثإلى(تامارا, و ذكرت وجود كاهنة هودو |
| Sam bunu bozacak bir hoodoo büyüsü yok. | Open Subtitles | لا يوجد تعويذة هودو ستكسر الاتفاق يا (دين) |
| O gerçek bir hoodoo, eski dünyadan bir şey. | Open Subtitles | انها سحر هودو قديم |
| Saf hoodoo. | Open Subtitles | هودو أصيل |
| Hatta hudu bile olmayabilir. | Open Subtitles | -ربما يكون هذا ليس هودو من الأساس -ربما هي تتظاهر |
| Onlara hudu büyüsü nasıl yapılır, onu öğretmeye çalışıyorlarmış. | Open Subtitles | كانوا يحاولا تعليمهما كيف يؤدون سحر ال(هودو) |
| Washington'daki St. Helens Dağı, Kaliforniya'daki Shasta Dağı Hawaii'deki Kamoamoa Dağı, Alaska'daki Iliamna Dağı Kanada'daki hoodoo Dağı, Japonya'daki Bandai Dağı Meksika'daki El Chichon Dağı ve Şili'deki llaima Dağı. | Open Subtitles | جبل (سانت هيلينز) في واشنطن، وجبل (شاستا) في... كاليفورنيا، وجبل (كامواموا) في هاواي، وجبل (إليامنا) في ألاسكا، وجيب (هودو) في كندا، وجبل (بانداي) باليابان، |
| -Hudu. hudu nedir biliyor musun? | Open Subtitles | - (هودو)، أتعرفين ما يعنه ذلك؟ |
| Birkaç hudu kitabı okudum. | Open Subtitles | لقد ذهبت و قرأت بعض كتب ال(هودو) و هم يقولون... |