| Ben doğduğumda bir efsane olmuştu bile. | Open Subtitles | وفي الوقت الذي ولدت انا فيه كان هو أسطورة بالفعل |
| Ben doğduğumda bir efsane olmuştu bile. | Open Subtitles | وفي الوقت الذي ولدت انا فيه كان هو أسطورة بالفعل |
| Bu akşamki son sanatçımız yaşayan bir efsane ve hâlâ bir süperstar. | Open Subtitles | مغنينا الأخير، هو أسطورة حياة ولا يزال نجماً |
| Onu seviyorum baba. Aşk genç köylülerle bakirelerin aklını bir hayalle meşgul eden bir efsanedir. | Open Subtitles | الحب هو أسطورة تشغل عقول الفلاحين والعذارى لكي يحلموا |
| Irklardan üstün bir efsanedir, insanlığın sonsuz inancıdır. | Open Subtitles | كانت جزءًا لا يتجزأ من أي حضاره بل هو أسطورة أن تسمو على العرق إنه التزام في عقيدة البشرية |
| Altıncı Bölüm'ün onun yarattığı bir efsane olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن القسم السادس هو أسطورة صنعتها |
| Güney Seul Lisesinin en iyi beş dövüşçüsüne karşı gelmen bir efsane. | Open Subtitles | أنتَ ضدّ أفضل خمسة مقاتلين من ثانوية "جنوب سيؤول" هو أسطورة. |
| Komik bir efsane. | Open Subtitles | هو أسطورة مشهورة |
| Kulüpte bir efsane sayılır. | Open Subtitles | هو أسطورة بالنادي |
| Kara Bill yerel bir efsane. | Open Subtitles | "بلاك بيل" هو أسطورة مدنية حديثة محلية |
| - bir efsane. | Open Subtitles | - بل هو أسطورة. |
| - Bu bir efsane. | Open Subtitles | - وهذا هو أسطورة. |
| Dışarıda bir efsane hâline geldi. | Open Subtitles | هو أسطورة هناك |
| Anlamıyorsun sen, Tulane bir efsanedir. Efsane mi? | Open Subtitles | أنت لا تفهم تولان) هو أسطورة) |
| - O bir efsanedir. | Open Subtitles | -He هو أسطورة. |