| İşin sırrı uyanık kalmak. Sadece sürüden uzak durmamız gerek. | Open Subtitles | البقاء مستيقظاً هو المفتاح نبقى بعيداً عن القطيع |
| İşin sırrı zıt uçlardan bahsetmek. | Open Subtitles | إشاراة أن كلا النقيضان هو المفتاح. |
| Bu, uzay iklimini tahmin etmek üzere oluşturulan programlar için anahtardır. | TED | هذا هو المفتاح لبناء أدوات تساعد على التنبؤ بالطقس الفضائي. |
| Anahtar o. | Open Subtitles | لوت هو المفتاح. |
| - Kesinlikle. - Anahtar nokta işte bu. | Open Subtitles | وهذا هو المفتاح المهم هذا لا يعني أنه لا يمكن أن يتم تعذيبك |
| Çapraz ateş üçgeni, işte anahtar bu. | Open Subtitles | مثلث من طلقات النار , وهذا هو المفتاح هذا هو المفتاح |
| Bunun gerçekten kalıcılığın anahtarı olduğunu mu düşünüyorsun? | Open Subtitles | أنت حقاً تَعتقدُ بأنّ ذلك هو المفتاح إلى الديمومة؟ |
| Eğer bu yeni melez... insanlığın kısırlık sorununu çözmede... anahtarsa ve Isaac'i kurtaracaksa, o zaman, Abe... | Open Subtitles | إذا كان المخلوف المهجّن الجديد هو المفتاح لحل مشكلة تعقيم البشرية |
| Her şeyin anahtarı o. O sihirli. | Open Subtitles | هذا هو المفتاح لأي شيء إنه السحر، إنظر؟ |
| O halde soru şu: Böyle akışkan ve açık bir söyleşinin Püf noktası nedir? | TED | إذن فالسؤال هو: ما هو المفتاح لإستمرار المقابلة بشكل ناجح؟ |
| Hepiniz burada yeni olsanız da, size bu bölgenin Dış halka'ya açılan önemli bir kilit nokta olduğunu belirtmeme gerek yok. | Open Subtitles | بالرغم من ان كلكم جدد هنا يجب على ان اذكركم ان هذا القوس هو المفتاح للفضاء |
| - Ama bir anahtarı olmalı. Değil mi? | Open Subtitles | لا بد ان هذا هو المفتاح لا بد من وجود خدعة ما |
| Seni de götürecekler. "Kim, dikkatini topla, bebeğim. İşin anahtarı burada." | Open Subtitles | سيقمون بأخدك كيم ابقي مركزة ، حبيبتي ، هذا هو المفتاح |
| İşin sırrı tarhun otunda, biraz da baharat. | Open Subtitles | الطرخون هو المفتاح والقليل من الزعفران |
| Kendine güven doktor. İşin sırrı bu. | Open Subtitles | الثقة، يا دكتور هذا هو المفتاح |
| İşin sırrı bu. | Open Subtitles | هذا هو المفتاح. |
| Ve bu, Anaların sırlarına açılan ilk anahtar esasen temel anahtardır. | Open Subtitles | هذا هو المفتاح الأول لأسرار الثلاث أمهات المفتاح الأساسي |
| Sorumluluk, günah değil anahtardır. | Open Subtitles | شكرا الشعور بالذنب هو المفتاح وليس الخطيئة |
| Anahtar o. | Open Subtitles | هذا هو المفتاح. |
| - Anahtar da gitmiş. | Open Subtitles | وذلك هو المفتاح. |
| İki gün sonra ona baktığımda, şöyle dedim; "Vay, işte resim, işte anahtar, işte bulmaca" ve her şey burada başladı ve devam etti. | TED | ومن ثم عندما نظرت إليه بعد يومين ، كنت كـ "يا للهول، ها هي الصورة، ها هو المفتاح ، ها هو اللغز" ومن هناك صعدت |
| Bu implantin eğitiminin bir anahtarı olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | لكننا نظن ان هذا الزرع هو المفتاح لتدريبه |
| Eğer bu anahtarsa, kilit nerede? | Open Subtitles | اذا كان هذا هو المفتاح فأذن اين القفل |
| Her şeyin anahtarı o. O sihirli. Gördün mü? | Open Subtitles | هذا هو المفتاح لأي شيئ إنه السحر، إنظر؟ |
| Yalnızca en dayanıklılar yaşamını sürdürebilir. İşte Püf noktası buydu. | Open Subtitles | لا تبقى إلا الحيوانات الأصلح، وهذا هو المفتاح. |
| Frank, diğer adıyla Anatoly bu cinayeti çözmemiz için kilit nokta bu yüzden beyler hayatını delik deşik edin. | Open Subtitles | " فرانك " الملقب بـ " آناتولي " هو المفتاح لمعرفة ما خلف هذه الجرائم حاولوا البحث في حياته لنرى ما نجد |
| Umutları, korkuları, sırları. İnsanların sunduğu şeyleri anlamaktır bu işin anahtarı. | Open Subtitles | آمالهم، مخاوفهم، أسراهم معرفة ما يمثله أولئك الناس، هو المفتاح |
| Beyninizin acıya nasıl tepki verdiğini anlamak sizin için en iyi tedavi yöntemini bulmanın anahtarıdır. | TED | لمعرفة كيفية استجابة الدماغ للألم هو المفتاح لإيجاد أفضل علاج |
| Bu kesinlikle bizim için anahtar nokta. Bu iletişimin çok yakından gerçekleştiği bir şekli. | TED | وكان هذا هو المفتاح بالنسبة لنا بالتأكيد. وهو شكل حميم جدا من الاتصال. |