| İçerideki mezar odasına gidiş yolunu bilmenin cezası ölümdür. | Open Subtitles | عقاب معرفة الطريق الى الغرفة الداخلية هو الموت. |
| Bu suçlar Camelot'a karşı ihanet demek olup, kanuna göre cezası ölümdür. | Open Subtitles | هذه الجرائم تشكل أحد مظاهر الخيانه فى كاميلوت و عقوبتها طبقا للقانون هو الموت |
| Bana göre ölüm ölümdür. | Open Subtitles | الطريق الأول ننظر إليها ، والموت هو الموت. |
| Önceleri, bu dünyada en korkunç şeyin ölüm olduğunu sanırdım. | Open Subtitles | في السابق , كنت أعتقد بأن أكثر الأشياء اثارة للرعب في هذا العالم هو الموت |
| Hep ölüm ve kargaşayla ilgilenirsiniz haberi nasıl aldığınız farketmez. | Open Subtitles | أنتم أيها الناس كل ما تهتمون به هو الموت و الفوضى و لا يهمكم من تدوسونه لتحصلوا على القصة |
| Ve bu onlara uygun ise benim için ölmek uygundur. | Open Subtitles | واذا كان ذلك يناسبهم فما يناسبني هو الموت |
| Yapabileceğin en iyi şey kaldırım kenarında ölmek! | Open Subtitles | أفضل ما يمكنك فعله هو الموت في بالوعة مجاري |
| Böylece biz de anladık ki artık ölü adamlarız. | Open Subtitles | -لذا توقعنا أن ذلك, هو الموت |
| Belki de tek aradığın ölümdür. Kalbindeki acı bunun için yalvarıyor. | Open Subtitles | ربما ما تبحث عنه هو الموت الألم الذي سيألم قلبك |
| Eninde sonunda bu fatal kadın imgesinin simgelediği şey ölümdür. | Open Subtitles | في الأساس، ما تمثله هذه الصورة الصورة الساحرة للمرأة المغوية المدمرة هو الموت |
| Daha sonra bir buçuk yıl, on sekiz yıl, ve son çıkış ölümdür. | Open Subtitles | بعدهما عام و نصف أو 18 عام و المخرج الأخير هو . . الموت |
| Cezası gerçek ölümdür. Başına bu gelsin istemem. | Open Subtitles | والعقاب هو الموت الحقيقي ولا اتمنى ذلك لك |
| Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. | Open Subtitles | الخوف هو الموت الصغير الذي يحمل في طياته الإبادة |
| İnsanın kesin olarak tadacağı tek şey ölümdür. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى يضمنة الرجل فى حياتة هو الموت |
| Buradan sürülmek dünyadan sürülmek, Dünyadan sürülmekse ölüm. | Open Subtitles | لذلك فالنفي منها هو النفي من العالم كله والنفي إلى الخارج هو الموت بعينه إنه أسوء تسمية للموت |
| Sonra geriye kalan tek şey ölüm. Ama bunu başka bir gün başka bir kahveyle konuşuruz. | Open Subtitles | بعد هذا هو الموت ,و لكن هذا ليوم اخر و لفنجان قهوة اخر |
| Yaşayan konukçuya karşı işlenen suçlarda ve köleleştirdiğiniz ya da öldürdükleriniz için cezanız ölüm. | Open Subtitles | للجرائم المرتكبة ضد الانسانية ولكل الذين قتلوا واستعبدوا الحكم هو الموت |
| Yapabileceğin en iyi şey kaldırım kenarında ölmek! | Open Subtitles | أفضل ما يمكنك فعله هو الموت في بالوعة مجاري |
| Biliyorum, işte bu yüzden tek çözümüm ölmek. | Open Subtitles | اعلم ذلك ولهذا السبب فان الحل الوحيد بالنسبة لي هو الموت |
| Zeki bir adam bir keresinde, "ölmek, rüzgâra karşı çıplak durup güneşte yok olmaktan başka bir şey değildir" demiştir. | Open Subtitles | رجل حكيم قال ذات يوم ما هو الموت سوى الوقوف عارياً للرياح تنتظر |
| ölmek yalnız olan bir şey. Bunu ikimiz de biliyoruz. Ama öyle olmak zorunda değil. | Open Subtitles | مصيرك هو الموت وحيدة نعلم ذلك، لا داعي لذلك |
| Böylece biz de anladık ki artık ölü adamlarız. | Open Subtitles | -لذا توقعنا أن ذلك, هو الموت |