| Ama duygusuz bir aileye çocuk getirmek bu yapabileceğim bir şey değil. | Open Subtitles | لكن إحضار طفل لعائلة غير محبة هو شيء لا يمكنني فعله |
| Borç almak onun yapabileceği bir şey değil. | Open Subtitles | اقتراض المال هو شيء لا يستطيع القيام به. |
| Tıpa açmak, cumartesi akşamı dansı kadar sık yapılan bir şey değil. | Open Subtitles | فتح السدادة هو شيء لا يمكنك فعله وأنت مشغول بالرقص ليلة يوم السبت |
| Ona benim söyleyebileceğim bir şey değil mi? | Open Subtitles | هل هو شيء لا يمكنني إخبارهم بهِ؟ |
| Epperly'i sadece bir şeyin rahatlatabileceğini düşünüyorum ve bu da benim ona verebileceğim bir şey değil. | Open Subtitles | أظن أن هنالك شيء واحد فقط ... ( يمكنه أن يحسن مزاج ( إيبرلي و هو شيء لا يمكنني منحها إياه |