| Bu Sanki, şişman bir kızın üstünde başka bir kızla sevişmek gibi.. | Open Subtitles | هو مثل ممارسة الجنس مع فتاة على رأس فتاة الدهون حقا آخر، |
| Sanki ayı işaret eden bir parmak gibi. | Open Subtitles | هو مثل إصبع يشير باتجاه طريق إلى القمرِ. |
| Sanki kovboy şapkası için yapılmış. | Open Subtitles | هو مثل وقدم هذه السيارة لقبعة رعاة البقر. |
| Düşeceğini bildiğiniz bir dava üzerinde çalışmak gibi bir şey. | Open Subtitles | هو مثل حال كنت تعرف سوف تسوية خارج المحكمة. لماذا؟ |
| Bu insanlarla birlikte çalışıyor gibiyim ve işimiz de popüler olmak gibi bir şey. | Open Subtitles | حسنا، هو مثل هم ناس أعمل مع وشغلنا شعبي وتغوط. |
| Buradaki işlere burnunuzu sokmanız... bir adamın başka birinin karısıyla yatmasına benziyor. | Open Subtitles | أن تتدخلوا فى شؤوننا هنا، هو مثل النوم مع زوجة رجل الآخر |
| Sanki biri kapıyı çakmadan önce banyo musluklarını açık bırakmış. | Open Subtitles | هو مثل شخص ما ترك ركض الحنفيات قبل هم مغطّى بالألواح الباب. |
| Ama kazadan sonra Sanki dünya yüzünden silinmiş. | Open Subtitles | لكن بعد الحادث، كما قلت، هو مثل هو إختفى من وجه الأرض. |
| Seni Sanki, biliyormuşum ama bilmiyormuşum gibi. | Open Subtitles | تَعْرفُ، هو مثل أنا أَعْرفُك، لكن يَحْبُّ أنا لا أَعْرفُك. |
| Sanki gerçeküstü, soyut sanat şeyi gibi. | Open Subtitles | هو مثل بَعْض شيءِ الفَنِّ المُجرّدِ السرياليِ. |
| Sanki Kainat birbirimizi bulmamızı istemiş gibi, dostum. | Open Subtitles | هو مثل الكونِ أرادَ نا للإيجاد بعضهم البعض، رجل. |
| O Sanki, tüm bu vampirler, seks ve karanlık arzularla ilgili Kelly'nin beynini yıkıyor gibiydi. | Open Subtitles | هو مثل غسل دماغ كيلي بكل هذه التفاهات حول مصاصي الدماء و جنس و رغبات مظلمة |
| Bu, ekmekteki küfü kesmek gibi bir şey. | Open Subtitles | لذا هو مثل التَقطيع القالب مِنْ الخبزِ. ويَقِيسُه. |
| Çok kolay, robot-çocuk. Uçmak gibi bir şey. | Open Subtitles | هو قطعة الكعكةِ , طفلي الآلي هو مثل الطَيَرَاْن |
| Evsiz birinin para istemesi gibi bir şey. | Open Subtitles | هو مثل شخص بلا مأوى أن يطلب منك مقابل المال. |
| Bu model Bizans haçlarının Honda'sına benziyor. | Open Subtitles | هذا النموذج هو مثل هوندا من الصلبان البيزنطية. هناك 4 كنائس في منطقتنا وحدها |
| Onunla birlikte olmak salaklar adasında yaşamaya benziyor. | Open Subtitles | كل يوم مع لها هو مثل رحلة إلى جزيرة الأبله. |
| Şimdi göçmenlerin New York şehrinin haşmetli ufuk çizgisini gördüğü zaman nasıl hissettiğini anlıyor gibiyim. | Open Subtitles | هو مثل الآن أَعْرفُ كَيفَ المهاجرين شَعروا متى رَأوا الأفقَ الملوكيَ أخيراً مدينة نيويورك. |
| Saçma, aynı mavi gözle ilgili olan Şey gibi. | Open Subtitles | انه لا معنى له ، هو مثل الأقوال المتناقله عن العيون الزرقاء |
| Bu tıpkı televizyon yıldızları gibi. | Open Subtitles | هو مثل واقع نجوم تشاهد على شاشة التلفزيون. |
| Bir psikoloğa tavsiyede bulunmak kendi kendine konuşmak gibi birşey. | Open Subtitles | ...استشارة طبيب نفساني زميل هو مثل مثل التحدث إلى نفسي |
| Ürün tasarlama dünyasında ise güzel bebekler konsept arabalar gibidir. | TED | لذا في عالم تصميم المنتجات، الطفل الصغير هو مثل مفهوم السيارة. |