| Acımasız Ateş Bükücülerini sadece o durdurabilirdi. | Open Subtitles | يستطيع هو وحده إيقاف جماعات النار. |
| sadece o değil. Elinin altındaki 15 senatörden bahsediyoruz. | Open Subtitles | ليس هو وحده السبب, السبب أيضًا هو "الـ15 سناتور "تعني عضو بمجلس الشيوخ |
| - Çocuğun nasıl öldürüleceğini sadece o bilir. | Open Subtitles | - هو وحده يمكنه اخبارك كيف يموت الطفل |
| - Yalnız mı? | Open Subtitles | هل هو وحده ؟ |
| Ortak düşmanımızı adalete tek başına teslim etmek istediğini açıkça söyledi. | Open Subtitles | لقد كان واضحاً في رغبته انه هو وحده من سيجلب خصمنا المشترك للعدالة |
| Böylece buradaki en güzel kızın neden tek başına oturduğunu anlayacaktım. | Open Subtitles | وهذا من شأنه أن يفسر لماذا لطيف فتاة في المكان كله... ... هو وحده بنفسها في الزاوية. |
| Yüzünü çek, vücudunu çek, yakından çek, uzaktan çek ama sadece onu. | Open Subtitles | هو وحده وجهه، جسمه، عن قرب، عن بعد هو وحده. |
| Başkalarının göremediğini yalnızca o görebiliyordu. | Open Subtitles | هو وحده كان يمكنه أن يرى ما لا يمكن للآخرين أن يروه |
| sadece o kurtuldu. | Open Subtitles | هو وحده من نجى. |
| Belki de sadece o değildir. | Open Subtitles | ربما ليس هو وحده |
| Ne olduğunu sadece o biliyor. | Open Subtitles | و هو وحده يعلم ماهو |
| Ben değil, sadece o. | Open Subtitles | ليس أنا، هو وحده |
| Ta ki biz O'nunla, sadece o'nunla ilgileninceye dek. | Open Subtitles | حتّى نصبح مهتمّين به، هو وحده |
| Nerede olduğunu sadece o biliyor. | Open Subtitles | هو وحده يعرف مكانه. |
| Savaşı, bizim için tek başına kazandı. | Open Subtitles | بفضله هو وحده انتصرنا في الحرب. |
| Onun için endişelenmiştim, orada tek başına. | Open Subtitles | لقد كنت قلقاً بشأنه و هو وحده |
| tek başına odasında. | Open Subtitles | فقط هو وحده في الغرفة. |
| Ve Tanrı bu sevgiyi bize sadece onu sevelim diye bahşetmedi. | Open Subtitles | والرب لا يهبُنا الحُب حتى نستطيع أن نُحبُّه هو وحده |
| Başkalarının göremediğini yalnızca o görebiliyordu. | Open Subtitles | كان بإستطاعته هو وحده أن يرى ما لا يراه الآخرون.. |