"هي لا" - Translation from Arabic to Turkish

• hayır
• etmiyor
• Hiç
• onun

İyi yolculuklar, ve umarım çok mutlu olursun ve cevabım hayır.
لذا، رحلة سعيدة يابرتشك وأتمنى لك السعادة و اجابتي هي لا

Eğer bu senin çaresiz bir şekilde beni galaya çağrışınsa cevabım hayır.
إذا كانت هذه هي طريقتكِ اليائسة لتدعويني إلى الإحتفال فالإجابة هي لا

Eşiniz konuşmuyor o da kazanın feci birşey olduğunu kabul etmiyor.
هي لا تريد التكلم وهو لا يريد الأعتراف أن التحطم مريع

hayır etmiyor. Sadece seni tanımaya ihtiyacı var.
هي لا تكرهكِ هي فقط تحتاج أن تتعرف عليكِ

Ama düşünecek olursanız, uluslararası standartlar belirlemenin maliyeti mafiş, Hiç birşey!
إذا فكرتم بها، فان تكلفة إصدار القوانين العالمية هي لا شئ.

Şuna inanıyorum ki, onun da diyeceği gibi kontrol etmeye çalışma.
في رأيي كما كانت ستقول هي لا تحاول أن تفعل ذلك

idi. Cevap genellikle ''hayır, çocuğum için daha iyi bir iş isterim.''
كانت الإجابة الموحدة هي " لا , أريد عملاً أفضل لإبني "

Ama hayır, hepimiz steroidle şişmiş amerikan futbolu oyuncuları da olsaydık, cevap yine hayır.
لكن، لا، حتى إن كنت لاعب كرة قدم ضخم بالغازات، فالإجابة هي لا.

Ve mercanı bir yana bırakacak olursak cevabım hayır.
و بصرف النظر عن المرجان فإن الإجابة هي لا

hayır kremi yağ haline dönüştüremez.
لا، هي لا تَستطيعُ تَحويل الكريم إلى زبدِ

hayır, bakamaz. Bir terslik var. Başı büyük dertte ve onu seviyorum.
لا، لا، لا، هي لا تستطيع، شيء خاطىء هي في مشكلة كبيرة وأنا أحبها

hayır sevgilim. Sen burada olduğun için o artık mevcut değil.
كلا، عزيزتي، الآن بما أنّكِ هنا هي لا وجود لها.

Senden korkuyor, ama nefret etmiyor. Neyimden korkuyor? Belki de aramızda hâlâ devam eden bir şey var zannediyor.
ـ هي لا تكرهك ـ تخاف من ماذا؟ لعلها تظن أن ثمة شيء بيننا .الا

Sırf babası bir dolandırıcı diye ölmeyi hak etmiyor.
هي لا تستحق أن تموت فقط لأن والدها محتال.

Benim gibi birini hak etmiyor, ona uygun olmayan birini.
لكن هي لا تستحقني بما انا عليه من وضع وان اسبب لها المعاناة

Ne zamanıma, ne çabama ne arkadaşlığımıza, ne kibarlığıma Hiç birine saygı göstermiyor.
هي لا تحترم وقتي ، جهدي صداقتي ، لطفي ، لاشيئ من ذلك

Bedenin tutkuları, güç ve hırsın verdikleri yanında Hiç kalır
رغبات الجسد، هي لا شيء مقارنةً بما تصنعهُ القوّة والطموح

Şimdi gerçek olan şu ki tıbbın tümü içinde Hiç kimse iyi bir cerrahın ya da dahiliyecinin ya da acil personelinin başarılı sayılması için gerekli olan ortalamayı bilmez.
الان حقيقة الامر هي, لا احد يعرف كل الطب ياله من جراح جيد او طبيب او مسعف يفترض ان يضرب.

onun sorunu şu, beni dinle bu sabah mecbur olduğu için eve gitti.
مشكلته الاساسية هي .. لا أعلم لقد ذهب للمنزل هذا الصباح لأنه كان من المفترض أن يفعل ذلك

- onun yapabileceği bir şey yok. Haydi gel.
دوك يا رجل هي لا تستطيع فعل اي شئ هيا بنا , حسنا؟

onun kayboluşu Ulusal Güvenlik sınırlarını öylesine aşıyor ki, soğuk savaş bile bunun yanında önemsiz kalır.
لاختفائه تداعيات تتخطى الأمن القومي. فالحرب الباردة هي لا شيء مقارنة بذلك.