| Ceketini açtı ve içinde ne olduğunu gösterdi. Silahı... | Open Subtitles | أقصد، لقد فتحت سترتها، وأرتني ما كان محشواً بالداخل. |
| Sonunda evine ulaştık ve bana odamı gösterdi. | Open Subtitles | وتركت الأمور تحدث ثم ذهبنا إلى منزلها، وأرتني غرفتي |
| Sonunda evine ulaştık ve bana odamı gösterdi. | Open Subtitles | وتركت الأمور تحدث ثم ذهبنا إلى منزلها، وأرتني غرفتي |
| Sevimli oyuncakları parçalara ayırırdı ve nasıl çalıştıklarını gösterirdi. | Open Subtitles | لقد حطمت الألعاب الى قطع صغيرة وأرتني كيف تعمل |
| Buraya resmi olarak geldiğini söyledi, bana kartını gösterdi ve sadece seninle konuşmak istediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد أتت هنا برسمية، وأرتني أوراقها.. -قائلة بأنك الوحيد الذي ترغب في الحديث معه |
| Köpeği hakkında konuştuk, ve sonra ısırık izlerini gösterdi. | Open Subtitles | وأخبرتني عن كلبها، وأرتني الندوب |
| Kapıya ilerlediğimde beni sıcak bir karşılamayla bekleyen bir öğretmen vardı. Beni sınıfa götürüp eşyalarımızı koyduğumuz küçük dolabı gösterdi. Hepimiz o dolapları hatırlarız, değil mi? | TED | واتجهت نحو الباب، وهناك كانت تقف المعلمة ترحب بي ترحيبًا حارًا، واصطحبتني إلى الفصل، وأرتني خزانتي المكعبة الصغيرة -- نتذكر كلنا تلك الخزانات، أليس كذلك ؟ ونضع فيها أغراضنا. |
| Bana dolabımın kapağını gösterdi. | Open Subtitles | وأرتني باب خزانتي |
| Bana neyin geleceğini gösterdi. | Open Subtitles | وأرتني ما سيأتي |
| Bana eski bir fotoğraf dahi gösterdi. | Open Subtitles | وأرتني حتى صورةٌ قديمة |
| Sonra ağzını açtı ve bana gösterdi. | Open Subtitles | ثم فتحت فمها وأرتني الطعام |
| Cynthia incelik edip bu çizelgeyi gösterdi bana. | Open Subtitles | (سنتيا) تلطّفت كفاية وأرتني هذه الخريطة |
| Bana merhamet gösterdi. | Open Subtitles | وأرتني الرحمة |