| Ve bence ona olan sevgin seni hayrete düsürecek. | Open Subtitles | وأظنّ أنّكِ ستكوني منذهلةً بالحبّ الّذي تكنينه لها |
| Ve bence 2 milyon dolar iki çocuğumuza da gereken hayatı sağlamak için yeterli. | Open Subtitles | وأظنّ 2 مليون دولار يكفوا لتحقيق الحياة التي يحتاجها طفلك وابني. |
| Kocanız az önce bizim tarafımız için alkış tuttu ve sanırım bunun anlamını biliyorsunuz. | Open Subtitles | زوجكِ صفّق لجانبنا، وأظنّ أنّكِ تعرفين ما يعني ذلك |
| Yersizdi yaptığım ve sanırım böyle yapmam senin kafanı karıştırmış. | Open Subtitles | ذلك لم يكُن لائقًا، وأظنّ ذلك ربّما شوّشكِ. |
| Huyundan vazgeçmesi gerek. Sen ona bu konuda yardım edebilirsin. | Open Subtitles | عليه الابتعاد عن طريقه وأظنّ أنّ بمقدورك معاونته |
| Huyundan vazgeçmesi gerek. Sen ona bu konuda yardım edebilirsin. | Open Subtitles | عليه الابتعاد عن طريقه وأظنّ أنّ بمقدورك معاونته |
| Ve bence bu tehdidi ortadan kaldırma zamanı geldi. | Open Subtitles | وأظنّ أنّه حان الوقت لنُزِيل ذلك التّهديد. |
| Babam ebeveynlik işinde epey iyiye gidiyordu, Ve bence bu onu da mutlu ediyordu. | Open Subtitles | "كان يبرع بمسألة الأبوة بأكملها وأظنّ أن ذلك جعله يشعر بشعور رائع" |
| Bayan Song, onunla gitmezseniz o buraya gelecek, Ve bence bunun anlamını biliyorsunuz. | Open Subtitles | سيّدة (سونغ)، إذا لم تعودي إليه، فسوف يأتي إلى هنا، وأظنّ أنّكِ تعرفين ما يعني ذلك |
| Harekete geçmeye hazır değilim ama ona karşı hislerim var Ve bence Steven, ona bir gösteri hazırlamaya hazırlanıyor. | Open Subtitles | لكنني أملك بعض المشاعر تجاهها وأظنّ أن (ستيفن) مستعدّ لمجاراتي في ذلك |
| Max, haydi. Oksijenim tükeniyor Ve bence burada peynir var. | Open Subtitles | بسرعة، (مـاكـس)، لقد نفذ منّي الأوكسجين، وأظنّ أنّه كان هنا جبن. |
| Hava buz gibi ve sanırım şifayı kapıyorum. | Open Subtitles | الجوّ بارد وأظنّ أنّني متجه لأسفل القرية من أجل أمر ما |
| Oldu ve sanırım çok değiştim. | Open Subtitles | أجل، وأظنّ أنّني تغيّرتُ كثيراً |
| Birkaç gece önce, birini doğum günü için bir kulübe gitti ve sanırım sarhoş olup, eski erkek arkadaşıyla takıldı. | Open Subtitles | ثمّ قبل ليلتين، ذهبت إلى نادٍ لعيد ميلاد شخص، وأظنّ... أنّها ثملت وبدأت بتبادل القبلات مع خليل قديم. |
| İyi haber, onun canavar olduğunu gören bir memur var ve sanırım onu ikna etmeyi başardım, yani-- | Open Subtitles | الأخبار الجيّدة هي أنّ هناك حارس واحد ...فقط رآه في شكل وحش، وأظنّ وضعت ذلك الجنيّ في القنينة، لذا... |
| ve sanırım seni gören memuru da öldürmüşler. | Open Subtitles | وأظنّ أيضا أنهم قتلوا الحارس الذي رآك |
| ve sanırım bir kaçağa göre kaynağım daha güvenilir. | Open Subtitles | وأظنّ أنّ عليّ الثقة في مصدري على هارب |