| Dünya yeni düşünceler ve liderler için fırsatlara ihtiyaç duyuyor. | TED | الآن .. العالم يحتاج الفرص .. لخلق قادة وأفكار جديدة |
| Dalga geçmeyin. Eğer biri sizinle ruhsal bozukluk, anksiyete, depresyon ve intihar düşüncesi hakkında konuşmaya geliyorsa buna saygı duymamız gerekiyor. | TED | لا تمزح. عندما يأتي شخص ما ليحادثك عن الصحة العقلية والقلق والاكتئاب وأفكار الانتحار، نحتاج إلى احترام ذلك. |
| Yani çoğu zaman hala zor da olsa, bu, böyle yerler, böyle düşünceler, ve sizin gibi açık görüşlü insanlar sayesinde toplumun daha toleranslı olduğunu anlamama yardım etti. | TED | برغم أنها ما زالت صعبه بعض الأحيان ساشرككم في أن ذلك ساعدني لأدرك أن المجتمع أكثر تسامحاً، بسبب أماكن مثل هذا المكان وأفكار مثل هذه وأشخاص مثلكم، بعقول متفتحه. |
| Gelip gül bahçesini görmeli. Bize bazı fikirler verebilir. Yaşlı Molseley bir şampiyon. | Open Subtitles | يجب أن يأتي ليطلع على حديقة الزهور ممكن أن يقدم لنا نصائح وأفكار |
| Seni bu davaya çeken nedir ? Onların zamanında, Chaney ve Ledbetter'ın fikirleri, meslektaşları tarafından pek kabul görmemişti. | Open Subtitles | في ذلك الوقت، تشاني وأفكار ليدبيتير لم يستلم حسنا جدا بنظائرهم. |
| Kendimi motive etseydim Başkalarının düşüncelerini ve yaptıklarını, | Open Subtitles | لو كنت أحفز نفسي بأفعال وأفكار الآخرين |
| ve mütevazı bir gelirle nasıl daha zengin ve içi dolu bir hayat yaşayabileceğimizi gösteren fikir ve rehberlere ihtiyacımız var. | TED | ونحتاج الإرشاد وأفكار حول كيفية عيش حياة فارهة ملؤها البذخ بدخل متواضع أكثر. |
| Bununla anlatmak istediğim, dünyadaki herkesin yeni müzik ve müzikal fikirler yaratmakta özgür olduğu. | TED | ما أعنيه بذلك هو أن أي شخص في العالم حُرّ ومسموح له بصنع موسيقى جديدة وأفكار موسيقية. |
| büyük küçük fikirlere ihtiyacımız var; yerel ve küresel fikirlere. | TED | نحتاج إلى أفكار، نحتاج إلى أفكار كبيرة وصغيرة، وأفكار محلية وعالمية. |
| Bu metafor çok açık. Kendi topluluğunuzdan haçları bu muhteşem hiristiyanlık ve kolombiya öncesi fikirlerin birleşimine getirirsiniz. | TED | المجاز واضح جداً. تأتي بالصلبان من مجتمعك في هذا المزيج الرائع من المسيحية وأفكار ما قبل كولومبوس |
| Şimdi, bunlar büyük resimler ve büyük fikirler, fakat ben detayları seviyorum. | TED | والآن تلك صور كبيرة وأفكار كبيرة، ولكني حقًا أحب الأمور الصغيرة. |
| Birçok deneme ve yanılma, deney yapılıyor, gerçekten güzel fikirler çıkıyor. İşe yarayıp yaramayanları buluyoruz. | TED | يوجد الكثير من المحاولة والخطأ وأفكار جيدة تتبلور. والكثير من التجارب. |
| Onlar da sadece senaryodan ibaret hiç icraata geçmemiş kötü düşünceler. | Open Subtitles | وهي مجرّد سيناريوهات وأفكار سيئة لم تطبّق أبداً |
| Fakat milyonlarca kişide geriye dönüşler, kâbuslar ve negatif düşünceler gibi hayatı zorlaştıran belirtiler olur. | TED | لكن بالنسبة للملايين منا، هذه الآثار تستمر، مسببةً أعراضًا كالذكريات المتكررة، والكوابيس، وأفكار سلبية تتداخل مع الحياة اليومية. |
| Şarap ve havai fişekler... ve beynininizde kelebek gibi uçuşan düşünceler.. | Open Subtitles | النبيذوالزينة... وأفكار لامعة تجوب في خاطرك |
| ve etrafımda olabildiğince çok mutlu düşünceler olmalı. | Open Subtitles | وأفكار سعيدة حولي قدر الإمكان |
| Sadece mutlu yüzler, mutlu düşünceler. | Open Subtitles | وجوه سعيده وأفكار سعيده ؟ |
| Enerji doluydu ve gelecekle ilgili yeni fikirleri vardi. | Open Subtitles | كان مليئاً بالطاقة وأفكار جديدة للمُستقبل. |
| Beagle nihayet eve döndüğünde Darwin, beş yıllık notlarını, düşüncelerini ve aldığı numuneleri de yanında getirdi. | Open Subtitles | حين همّت "البيغل" بالعودة للوطن, حمل (داروين) معه ملاحظات قيّمة على مدى خمس سنوان, وعيّنات, وأفكار. |