| Bir Beyaz Saray Sözcüsü video yayınının yarıda kesilmesinin sebeninin birkaç dakika önce Savunma Bakanı James Heller'ı kurtaran, deniz kuvvetleri ve anti-terörist birimi tarafından gerçekleştirilen bir baskın olduğunu az önce doğruladı. | Open Subtitles | وأكد متحدث من البيت الأبيض أن سبب انقطاع البث هو هجوم |
| Laboratuar ceketindeki barut izini ve Heather'ın kanını doğruladı. | Open Subtitles | وأكد المعمل أن بقايا الطلق الناري موجودة على الجاكيت وكذلك أنها دماء هيثر |
| O geceki halini desteklemekten mutlu olacağına beni temin etti. | Open Subtitles | وأكد لي أنك ستكونين سعيدة لتدعيم روايتة حول ما حدث |
| Sizi temin ederim ki bizim çocuğumuz böyle bir şey yapsaydı pirinç lapası gibi haşlardık bir güzel. | Open Subtitles | لأنني وأكد لكي إذا فعلت إبنتنا شيء كهذا سنكون عليها مثل اللون الأبيض على الرز |
| Bu emrin aynını bana teyit etti. Ama nerede gördüm onu? | Open Subtitles | وأكد لى هذه الأوامر نفسها لكن أين رأيته؟ |
| Kimlik işaret konumu doğrulandı. | Open Subtitles | معك بطاقة تعريف وأكد موقع منارة. |
| Bu sabah onu görmeye gittim ve yasal boşanmanın çabucak olacağını garanti etti. | Open Subtitles | .... ذهبت لمقابلته هذا الصباح وأكد لى أننى سأحصل على الإنفصال القانونى قريباً |
| Fortune'den Ron Henkoff Dr. Miller'ı aradı ve Miller mektubu onayladı. | Open Subtitles | رون هينكوف من فورتشن اتصل مع د. ميللر وأكد د . ميللر الرسالة |
| Dükkan sahibi, öğlen bir bayandan aldığını söyledi fotoğrafını görünce de, Carly Beck olduğunu doğruladı. | Open Subtitles | صاحب المتجر قال انه ابتاعها من سيدة في الظهيرة , وأكد انها كارلي بيك من الصورة |
| Facebook'umdaki İnsan Kaynakları grubum da doğruladı. | Open Subtitles | وأكد لي مع بلادي الموارد البشرية مجموعة الفيسبوك. |
| Hastaneye yatış yapıldı, ultrason şüphelendiğimiz her şeyi doğruladı: kalp, normal kapasitesinin yarıdan azına zayıflamıştı ve bir takotsubonun şekline bürünmüştü. | TED | وقد أدخلت المستشفى، وأكد الفحص بالموجات فوق الصوتية بالفعل ما كنا نشك فيه: لقد ضعف قلبها لأكثر من نصف قدرته الطبيعية وانتفخ ليتخذ الشكل المميز لجرة تاكوتسوبو. |
| Diş doktoru ve hastası, bunu doğruladı. | Open Subtitles | طبيب الأسنان والمريض وأكد ذلك. |
| Öğretmenlerim beni temin ettiler, dediler ki, '' Merak etme. | TED | وأكد لي أساتذتي ، قالوا "لا تقلق. |
| Dedektif Burke ile konuştum ve bunu en barışçıl şekilde bitirmeye... çalıştığına beni temin etti. | Open Subtitles | لقد تحدثت مع المحقق (بيرك) وأكد ليّ بإنه يحاول إنهاء هذا بطريقة أكثر سلمية. |
| Stalin, birliklerinin Japonya'yla savaşa hazır olduğunu teyit etti. | Open Subtitles | وأكد ستالين على أن قواته كانت مستعدة للحرب مع اليابان |
| Sponsoruyla konuşurken duydum ve kendisiyle de teyit ettim, ve bunun kesin olduğunu söyledi, iptal etme şansı yok. | Open Subtitles | سمعت لها التحدث معها الراعي، وأكد لي أنه معها، وقالت انها مطلقة، ليس هناك طريقة للخروج منه. |
| İkinci hedef doğrulandı. | Open Subtitles | وأكد الهدف الثاني. |
| sağlam gizlenme olanaklarına, yeterli kamuflaja, mükemmel kaçış yollarına sahip, ama elinde garanti bir av olmadıkça, bütün bunlar ne işe yarar? | Open Subtitles | يكفي التمويه , طرق الهروب ممتازة , ولكن , ما من شأنه أن يكون جيدا أنه ما لم وأكد انه من الحصول على فريسة؟ |
| Mağazanın müdürüyle konuştuk, geçen perşembe APD kamyonu süren bir adama malzeme sattığını onayladı. | Open Subtitles | تحدثنا إلى مدير المتجر، وأكد أنه باع مؤن لرجل يقود عربة توصيل رباعية الدفع الخميس الفائت |