| Ondan sonra sadece tek bir iddiam oldu. | Open Subtitles | بعدها كان لدي تحديًا واحدًا، تحديًا واحدًا فقط لا غير |
| Dünyadayken sadece tek bir şey yapmışsın. | Open Subtitles | لقد قضيتَ حياتك على الأرض تفعل أمرًا واحدًا فقط. |
| sadece tek kaş. | Open Subtitles | ارفع حاجبًا واحدًا فقط |
| Bana bu binada tek bir adamın mı yaşadığını söylüyorsun? | Open Subtitles | أتخبرني بأنهُ كان هناك رجلًا واحدًا فقط يقطن هذه البناية |
| Koca bir ay boyunca, en kısa yol olan ve beni işime götüren tek bir güzergahı gösteren bir telefon uygulamasına tutulup kalmıştım. | TED | لمدة شهر كامل، لقد كنت خاضعًا لتطبيق هاتفي الشيء الذي جعل الرحلة إلى العمل تصبح شيئًا واحدًا فقط: أقصر الطرق. |
| Gördüğüm kadarıyla bu üç zaman ölçeğini uzlaştırabilecek tek bir anlayış var. | TED | و يبدو لي، أن هناك مفهومًا واحدًا فقط يمكن أن يوفّق بين تلك المقاييس الزمنية الثلاثة. |
| Bilim adamları, bu turuncu topla temsil edilen proteine kendisi ile beslenerek daha çok çoğalmaya devam etmesini kodlayan tek bir gen ekliyorlar. | TED | أضاف العلماء جينًا واحدًا فقط الذي يتحول إلى بروتين ممثلٍ بهذه الكرة البرتقالية التي تتغذى على نفسها للمحافظة على إنتاج المزيد من البروتين. |
| - Bulabileceğimiz tek bir yer var. | Open Subtitles | هُناك مكانًا واحدًا فقط يمكننا إيجاد مفاعل آخر به |