| Ya böyle bir durumla karşılaşırsam ve Sadece bir insanı kurtarabiliyorsam... | Open Subtitles | ماذا لو تعرضت إلى موقف كهذا، وبوسعي إنقاذ شخص واحد فحسب. |
| Bu odada Sadece bir ilaha yer var, o da seninkine değil. | Open Subtitles | هنالك مكان واحد فحسب لربٍّ واحدٍ في هذا المُختبر، وهو ليس ربّكِ. |
| Bu odada Sadece bir ilaha yer var, o da seninkine değil. | Open Subtitles | هنالك مكان واحد فحسب لربٍّ واحدٍ في هذا المُختبر، وهو ليس ربّكِ. |
| Tony ya da değil, tek bir şeyin borusu öter... | Open Subtitles | سواء كان أم لا ... أننا نكترث لشئ واحد فحسب |
| tek bir hata yaparsan işin biter. | Open Subtitles | بإمكانك إرتكاب خطأ واحد فحسب وسوف يُقضى عليك |
| Sadece bir değil, iki tane ofis içi romantizmi yaşanıyor. | Open Subtitles | ،وليست علاقة غرامية واحد فحسب بل علاقتـان تحدث بهذا المكتب |
| Ama önemli bir şeyi yapmanın Sadece bir sebebi vardır. | Open Subtitles | ولكن السبب الحقيقي لتفعلي شيئًا مهمًا، هناك سبب واحد فحسب. |
| Evdeki kedi gibi basit bir şey için bile sonsuz çeşitlilikte nesne modellemesi yapmak mümkün ve bu Sadece bir nesne. | TED | حتى بالنسبة لشيء بسيط كحيوان أليف يمكن أن يقدم عددا لا نهائي من المتغيرات للنموذج وهذا مجرد شيء واحد فحسب |
| Sadece bir tek kişiyle yatmadıklarını tekrar tekrar söylüyorlar. | Open Subtitles | يستمروّن بإخبارك مراراً وتكراراً أنّك لا تنام مع شخص واحد فحسب. |
| Eşi benzeri bulunmaz Sadece bir başla doğmuş, efsanevi çift başlı köpek. | Open Subtitles | انظري إلى أندر الندرة ، الكلب ذو الرأسان ، قد ولد برأس واحد فحسب |
| Eğer gerçekten kirli bomba patlatmaya niyetlilerse, nükleer madde bunun Sadece bir parçası. | Open Subtitles | ..إن كانوا حقا يريدون تفجير قنبلة قذرة . فإن المواد النووية ماهي إلا مكون واحد فحسب |
| - Yok hayır hayır, Sadece bir kişi var. | Open Subtitles | كلا، كلا، كلا، كلا، ليس كامل القسم، بل رجل واحد فحسب. |
| Ama diğer anlamda değil, Sadece bir yatak olduğu için. | Open Subtitles | لكن ليس بطريقـة غريبة , نحن فقط نفعل هذا لأن لدينا فراش واحد فحسب |
| Sadece bir cikis var ve benden sonra kimse kendi basina cikisi bulamadi. | Open Subtitles | يوجد طريق واحد فحسب ،لم يستطع أحد إيجاده بمفرده منذ فعلت أنا احتفظت بالمكان لنفسي |
| Evet, Sadece bir tane boş var, o da benimkinin yanında hemen. | Open Subtitles | آه، بلى، هناك فراش واحد فحسب متبقٍ، وهو مجاور لفراشي. |
| Satmayı bıraktığını ama Sadece bir müşteri için çalıştığını duydum. | Open Subtitles | ولكن سمعت أنه توقف عن البيع بعد أن خرج من السجن وأنه يطبخ لعميل واحد فحسب ، الآن |
| - Sadece bir günlüğüne geri geldi. | Open Subtitles | ستطلبُ منها الزواج منك؟ لقد عادت إلى هنا ليومٍ واحد فحسب. |
| Ama ameliyat yapacak tek bir doktorumuz var. | Open Subtitles | ويوجد هناك طبيب واحد فحسب كى يجرى هذه العمليات. |
| Ama yalnız kaldığın tek bir yer vardı, değil mi? | Open Subtitles | "كان هنالك مكان واحد فحسب الذي اختليت بنفسك فيه, صحيح؟" |
| Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, değil mi amına koyayım? | Open Subtitles | ثمّة سبيل واحد فحسب لاكتشاف ذلك الأمر، أليس كذلك؟ |
| Sadece tek bir şeyi düşünüyordu... kaçmayı. | Open Subtitles | كان يفكر بشيء واحد فحسب.. وهو الرحيل عن الحياة. |
| Pekâlâ, ADHD yalnızca bir örnekti. | TED | حسناً، اضطراب قصور الانتباه هو مثال واحد فحسب. |