| böylece hayranlıktan, şehvete, endişelere, pişmanlığa kadar bir çok şeyi ifade edebilirler. | TED | وبذلك يمكنهم التعبير عن كل أحاسيسهم من الإعجاب والشهوة وحتى القلق والذعر. |
| böylece tüm hayatım boyunca tamamen hayal ettiğim yolu çizebildim. | TED | وبذلك كنت قادرة على أن أحلم أحلام اليقظة خلال حياتي. |
| Deftere tersten başladım, o yüzden satırlar sağdan sola gidiyor... | Open Subtitles | بدأت أكتب مذكراتي من الخلف وبذلك سوف تقرأ من اليمين |
| yani internetle ve içerik hırsızlığıyla gelen iş kaybı, içerik endüstrilerimizde iş kayıplarına yol açtı. | TED | وتم خسارة هذه الوظائف بظهور الانترنت وقرصنة المحتوى وبذلك أصبح لدينا بطالة في صناعة المحتوى |
| Peki ya yeni amino asitler yapabilsek, kendilerine bir şeyler bağlı olsa, bu sayede çevrelerinden korunsalar, ayrıştırılmaktan veya atılmaktan korunsalar ve Böylelikle daha iyi ilaçlar olsalar? | TED | ماذا لو استطعنا صناعة بروتينات تحوي حموضاً أمينيّة جديدة بمركبات مرتبطة بها بحيث تحميها من بيئتها، بحيث تحميها من التحلل أو إنهاء عملها، وبذلك تصبح أدويةً أفضل؟ |
| böylece ceket eskidiğinde tek yapmamız gereken kılçığı kaldırmak, Böylelikle kumaşa çok daha hızlı ve kolayca ulaşabiliriz. | TED | وهكذا في نهاية عمر السُترة، كل ما عليك هو إزالة هيكلها وبذلك ينفصل القماش عنها أسرع وأسهل من ذي قبل. |
| Ve o gün de, eski ailemle işimi bitirip gerçek ailemi hatırlayacağım. | Open Subtitles | وبذلك اليوم، سأتذكّر عائلتي الحقيقة، بعدما أكون قد تعاملت مع عائلتي القديمة. |
| Duygusal ve sosyal bir şekilde biz insanların hislerinde yer eden tecrübeler ve duygusal anlara daha fazla yönelip bağlanma şansını elde ediyoruz. | TED | وبذلك فرصة للوصول والاتصال بالتجارب والأحاسيس بالغة الأهمية لنا كبشر في أحاسيسنا عاطفيا واجتماعيا. |
| Bazıları seçimlere adaylığını koyuyor ve işin statüsünü yükseltmeye yardımcı oluyorlar, böylece daha fazla öğrenci öğretmen olmak istiyor. | TED | أتعلمون، ترشّح بعضهم للوزارة، ولقد ساعدوا في رفع شأن المهنة وبذلك أراد عدد أكبر من التلاميذ أن يصبح أساتذة. |
| Ve böylece, kimin dost kimin düşman olduğunu anlamanın bir yolu daha. | TED | وبذلك نأمل أن تكون وسيلة أخرى لتحديد من هو الصديق ومن لا |
| ..yarattıklarını biliyoruz. böylece Volialılar'ın tarım sezonu ikiye katlanmış oluyor. | Open Subtitles | وبابتكار عملاق يعمل بالغاز ,وبذلك يتم مضاعفة موسم القولين النامى. |
| böylece, Catalina'nin dediği gibi bir ilişkiyi bitirerek ihtiyacı olan güce kavuştu. | Open Subtitles | وبذلك استطاعت اخيرا قطع العلاقة مع القوة التي قالت كارولينا بانها تحتاجها |
| Bu yüzden benim hayatımda giden yanlış şeyler için sessiz kalmayacaklarını fark ettiler. | TED | وبذلك أدركوا أنهم لن يتمكنوا من التزام الصمت كلما كانت الأمور تسير بشكل خاطيء في حياتي. |
| Biz teknolojiyle büyüdük bu yüzden onun da artık büyüdüğünü sanıyoruz. | TED | لقد كبرنا مع التكنولوجيا الرقمية وبذلك فإننا نراها وكأنها اكتملت في نموها. |
| yani, Romo'nun gördüğü her şeyi buradan görebiliyorum, dünyaya bir robotun gözünden bakabiliyorum. | TED | وبذلك أستطيع رؤوية أي شيء يستطيع رومو رؤيته، والقاء نظرة بعيون الربوت على العالم. |
| yani üçe katladılar ve biz daha yeni başladık. | TED | وبذلك تضاعفت ثلاث مرات، وما زلنا في بداية الطريق. |
| Nöroplastisite, beyinlerin kendilerini yeniden programlama ve bağlantı oluşturma kabiliyetidir, bu sayede yeni şeyler öğrenebiliriz. | TED | تعتبرُ المرونة العصبية قدرة الأدمغة لإعادة برمجة أنفسها، وإعادة ربط أنفسها، وبذلك يمكننا تعلم أشياء جديدة. |
| Bu sayede, kendi yerine sahip olabilirsin, böylece biraz kişiselliğin olur, biraz da bağımsızlık. | Open Subtitles | لتتمكن من الحصول على مسكن خاص بك وبذلك تحصل على بعض الخصوصية والأستقلالية |
| Böylelikle beynin işlevlerini haritalayabilirsiniz ve sonrasında bağlantıların bahsi geçen işlevin oluşumunda nasıl bir etkisinin olduğunu bulursunuz. | TED | وبذلك تستطيع تحديد الوظيفة لمنطقة وثم معرفة ما تفعل الدورة لتنتج هذه الوظيفة بالتحديد |
| Ve o soğurken, artık tüm o basınçla desteklenmez ve kendi ağırlığı altında çökmeye başlar. | Open Subtitles | وبذلك لا يسعه دعم نفسه إثر انعدام الضغط الكافي فيبدأ بالانهيار على نفسه تحت تأثير وزنه |
| Daha sonra ise neredeyse kaçınılmaz bir şekilde seyahat yazarı oldum. İşimle, heyecan duyduğum şey birleşmişti. | TED | وبعدها بكل تأكيد أصبحت كاتب أسفار وبذلك جمعت بين عملي ومتعتي معا. |
| İşte o zaman ben bu resmi yayınlatacağım. | Open Subtitles | وبذلك الوقت سأنشُر هذهِ الصورة |
| Bununla domuzumun dumanını da tüttürmeyeceğinizi kast ediyorum. Vay, şimdiden bir alıcı buldum. | Open Subtitles | وبذلك أعني أنه لايمكن ان يكون لك ايها المدخن عجباً لقد طلبه احدهم |
| dolayısıyla da geleceği görme, ama bu konuda bir şey yapamamanın üzüntüsü. | Open Subtitles | وبذلك ، اندمجت المعاناة مع الجهل والعجز ليفسح المجال لعمل اي شئ |