| Evet, yeter! Önce annesinin 3 saat boyunca uğraşıp hazırladığı yemeği yiyecek! | Open Subtitles | لا لابد أن يأكل أولا وجبته الذي ظلت والدته أستغرقت في صنعها 3 ساعات'. |
| Bu yemeği ne için gönderiyorlar anlamıyorum. Neredeyse hiçbir şey yemiyor. | Open Subtitles | ،أنا لا أعرف لماذا لا يجلبوا له وجبته بأعلى إنه تقريباً لا يأكل شئ |
| İki ay sonra, katı gıda yiyebileceği zaman hastalara en sevdiği yemeği vermeyi sevdiğinizi biliyorum. | Open Subtitles | وأعلم أنكِ تحبين عمل ذلك الشيء حين تحضرين له وجبته المفضلة بعد شهرين من كونه لا يستطيع احتمال غير السلطة، |
| O yüzden bugün eşimin en sevdiği yemeği yapacağım ve onun için hazırlanacağım. | Open Subtitles | سأجهز لزوجي وجبته المفضله وسأقوم بانتظاره |
| Ona bir yemek ismarlamis ama kendi porsiyonu daha kucuk. | Open Subtitles | لقد دعاها إلى العشاء لكن وجبته ضئيلة |
| O yüzden bugün eşimin en sevdiği yemeği yapacağım ve onun için hazırlanacağım. | Open Subtitles | سأجهز لزوجي وجبته المفضله وسأقوم بانتظاره |
| Kutup martıları hazır yemeği kapmada çok seri. | Open Subtitles | سرعان ما يختطف النورس الأخضر الشاحب وجبته |
| "Williams'ın son yemeği caddenin karşısındaki ucuz lokantadan alınan 95 centlik spesiyal tabağı" | Open Subtitles | في وجبته الأخيرة" (سيحصل (ويليامز وجبة كاملة خاصة "من مطعم رخيص بالشارع المقابل |
| Eşi, eve güllerle gelirse karısı, ona en sevdiği yemeği pişireceğini söyler. | Open Subtitles | "زوجة تقول لزوجها أنها ستطهو وجبته المفضّل للعشاء إذا جلب لها باقة ورد" |
| Onun son yemeği ne idi? | Open Subtitles | ما كانت وجبته الاخيرة مرة اخرى؟ |
| Bu akşam en sevdiği yemeği yapacaksın. | Open Subtitles | الليلة , تطبخ له وجبته المفضلة |
| Favori yemeği? | Open Subtitles | إنهم على وشك الانتهاء. وجبته المفضلة؟ |
| Son yemeği de mama mı? | Open Subtitles | و وجبته الأخيرة تكون كرة من الطعام؟ |
| Bakın çocuklar son yemeği güvercinmiş. | Open Subtitles | تبين، كان الرجل وجبته الاخيرة حمام |
| Akşam yemeği olmalı. | Open Subtitles | على الأرجح وجبته القادمة |
| Bu onun son yemeği. | Open Subtitles | إنها وجبته الأخيرة. |
| John Wayne Gacy'nin bile son yemeği oldu. | Open Subtitles | حتى (جون واين قاسي) حصل على وجبته الأخيره |
| Seni öğle yemeği yapacaktı! | Open Subtitles | ! لقد كان على وشك جعلك وجبته |
| Ona bir yemek ısmarlamış ama kendi porsiyonu daha küçük. | Open Subtitles | لقد دعاها إلى العشاء لكن وجبته ضئيلة |