| Az önce kan verdi, ama yüzüne hücum edecek kadar daha varmış. | Open Subtitles | هي تبرعت بالدم وهي ما زالَتْ لديها بما فيه الكفاية ليحمر وجهِها. |
| Az önce kan verdi, ama yüzüne hücum edecek kadar daha varmış. | Open Subtitles | هي تبرعت بالدم وهي ما زالَتْ لديها بما فيه الكفاية ليحمر وجهِها. |
| Eva yüzüne baktığında anlayamayacağın bir metanete sahipti. | Open Subtitles | إيفا لديها قدرة قوية على التحمّل ولديها روح عالية أعتقد لا يمكنك رؤية ذلك عندما تنظر في وجهِها |
| Şimdi sanki, o işi yaptık diye, bir daha yüzünü görmek istemiyormuşum gibi. | Open Subtitles | هو مثل، الآن بأنّنا عَمِلنا هو، أنا أبداً لا أُريدُ رُؤية وجهِها ثانيةً. |
| Böylece yüzünü değiştirip, kendini daha iyi hissedecektin. | Open Subtitles | لذا حاولتَ تَغيير وجهِها لكي تَشْعرُ بالتحسّن حول نفسك. |
| Bizim de ona açık davranmamız doğru olur diye düşünüyorum. Gitmesini istiyorsak bunu yüzüne söylemeliyiz. | Open Subtitles | لذا أعتقد إنه من الصحيح أن نكون صراحاء مَعها، نخبرُها في وجهِها اذا أردنها أن ترحل. |
| Aşağıdan deri alıp yüzüne diktiğinize inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب إعتِقاد بأنّك يُمْكِنُ أَنْ تَأْخذَ جلدَ مِنْ هناك ووَضعَه على وجهِها. |
| yüzüne bak. O ifade, her şeye değer. | Open Subtitles | إنظرْ إلى وجهِها تلك النظرة ثمينةُ |
| O davayı almadık. Kadın, yaklaşmama emrini ancak adam yüzüne asit attıktan üç gün sonra çıkartabildi. | Open Subtitles | هي مُنِحتْ أخيراً a تقييد طلبِ 3 أيامِ بَعْدَ أَنْ رَمى حامضاً في وجهِها. |
| yüzüne bakın! | Open Subtitles | إنظرْ إلى وجهِها. |