| Mütevazı geçmişe sahip fabrika sahiplerinin kır evleri hatta parlamentoda sandalyeleri vardı. | Open Subtitles | أصحاب المصانع من الأصول المتواضعة تملكوا قصور ريفية وحتي شغلوا أماكن بالبرلمان |
| Hislerinize, duygularınıza ve hatta vücudunuza eşsiz, doğrudan bir yol olduğunu bulduk. | TED | حيث وجدنا أن لدينا طريقاً مباشراً وفريداً نصل به لحواسِكم، مشاعركم، وحتي أجسادكم. |
| Önünüzde, solunuzda veya sağınızda, hatta arkanızda bile, herhangi bir yere ses koyabilirim ve başınızı çevirdiğinizde, ses ona göre dönecektir. | TED | حيث بإمكاني وضع الصوت في أي مكان أمامكم، علي يساركم أو يمينكم، وحتي ورائكم، وعندما تستديرون سيدور الصوت تبعاً لحركتكم. |
| O şey, bizim küçük maymun beyinlerimizin bunu anlamasını engellemek için tasarlandı ve biz önemini anlayıp, ilerleme kaydedene kadar da bu böylece sürüp gidecek. | Open Subtitles | هذا الشيئ مصمم لجعل عقولنا لا تستطيع فهمه وحتي نتقدم علمياً |
| Bizim için planladıkları kabusu öğrenene kadar da onlardan emir almayacağım. | Open Subtitles | وحتي اكتشف اي كبوس اخر يُخططون له من اجلنا ساتوقف عن تنفيذ اوامرهم |
| İnsanların rakamlarla ilişkisini değiştiren şeylerden biri ve hatta medyaya güvenlerini, politik anketlerin kullanımıdır. | TED | أن إحدى الأشياء التي غيرت علاقة الناس بالأرقام، وحتي ثقتهم في وسائل الاعلام، كانت استخدام استطلاعات الرأي السياسية. |
| Günümüzde ise borsayı anlamaya kendini adamış okullar, kariyerler, hatta televizyon kanalları mevcut. | TED | واليوم، أصبح لسوق الأوراق المالية مدرسة، ووظائف، وحتي قنوات تلفزيونية كاملة مكرسة لفهم تلك السوق. |
| Bununla birlikte, en basit bir hapşırık virüsün ev hayvanları, bitkiler ve hatta öğle yemeğinizle temasına sebep olabilir. | TED | إلا أنَّ، هذه العطسة البسيطة تجعل الفيروس يتصل أيضاً مع الحيوانات الأليفة، النباتات، وحتي الغَدَاء الخاص بك. |
| Otopsi masasını, morg tepsilerini ve X-ray makinelerini görebiliyorsunuz ve hatta otopsi masasındaki kullanılmış aletleri görebiliyorsunuz. | TED | ترون منضدة التشريح، طاولات المشرحة، ماكينات أشعة إكس وحتي الأدوات المستعملة التي ترونها علي منضدة التشريح. |
| Daha kırsal olan yerler, hatta New Hampshire ve Maine gibi eyaletler dahi, birazcık Obama'ya karşı ırk bazlı seçim gösteriyorlar. | TED | الولايات الأكثر ريفية، وحتي بعض الولايات مثل نيوهامشير و ماين، عرضت بعض من هذا التصويت المؤسس علي العرِق ضد بآراك أوباما. |
| Aralarında sosyetenin güzel ve varlıklı simalarından Flora Dodge ve hatta ünlü Fransız aktris Sarah Bernhardt vardı. | Open Subtitles | الثرية الجميله فلورا دودج وحتي الممثله الفرنسيه الشهيره ساره بيرنهاردت |
| Sen ve Frank, Cole, hatta Bob bile yakışıklı ve ünlü olduğunuz için kızlarla birlikte oluyorsunuz. | Open Subtitles | انت وفرانك وكول وحتي بوب تحصلون علي الفتيات لأنكم وسيمون ومشورون |
| Şehir hayatı beni sarmadı ... hatta yaşam için küçük köyler bile iyi değil. | Open Subtitles | حياة المدينة لم تجدي معي وحتي الحياة في المدن الصغيرة |
| Yıldızlar hatta galaksiler bile enerji kanunlarıyla idare ediliyordu. | Open Subtitles | النجوم وحتي المجرات تحكمها قوانين الطاقة |
| Bu plakaların sınırlarında dağ tepeleri derin rift vadileri hatta yanardağlar vardı. | Open Subtitles | و الحدود بين هذه الصفائح يوجد بها نطاقات جبلية صدوع وديان عميقة وحتي براكين |
| Madde o kadar sıcak yanıyor ki odunu, taşı, hatta çeliği eritiyor ve elbette insan etini. | Open Subtitles | هذا الماده تحترق مصدره سخونه رهيبه تذيب الخشب والحجر وحتي الصلب وبالطبع الانسان |
| Ve bunu yapana kadar da, içeride kalmalısın. | Open Subtitles | وحتي تفعلي ذلك يجب أن تظلي بالداخل |
| Ve şimdiye kadar da o yemekte neler olduğuna dair gerçekleri hiç kimseye anlatmamıştım. | Open Subtitles | "وحتي الآن لم أخبر أي احد بما حدث حقيقة هناك" |
| Emin olana kadar da onu burada tutacağız. | Open Subtitles | وحتي نتأكد، سيظل هنا. |
| Biz anlayana kadar da... | Open Subtitles | وحتي نقوم بذلك |