"وحقيقة" - Translation from Arabic to Turkish

• gerçeği
• gerçek
• ve aslında
• gerçeğini
• olması

Teknolojinin kolaylaşması ve daha ulaşılabilir hâle gelmesi gerçeği iş gücünün keyfi ne isterse onu yapmasını serbest kılıyor.
وحقيقة أن التكنولوجيا تصبح أسهل وفي متناول اليد فإن ذلك يحرر المزيد من القوى العاملة لدراسة أي شيء يرضيهم.

Hepsinin şarkı söylediği gerçeği kurban seçiminin bir parçası olabilir.
يبدو كأنه نفس الجاني بالنسبة لي وحقيقة انهن كلهن يغنين

Bundan önce, bozuk ilişkilerin izleri ve şu an rehabilitasyonda olması gerçeği var.
وقبل ذلك درب من المشاكل الوعرة وحقيقة انها الان في مركز اعادة التأهيل

Geçtiğimiz bu yıllar süresince gördüğümüz bir diğer gerçek ise, devlet içinde yaşanan bu çatışmaların sadece birkaçı askeri olarak çözülebilir.
وحقيقة اخرى شاهدناها خلال تلك السنين السنين الاخيرة ان القليل من تلك الصراعات بين الدول وداخل الدول يمكن حلها عسكريا

ve aslında içlerinden bir tanesi, oldukça büyük ve içinde bir sürü solucan var.
وحقيقة أحد هذه الصناديق كان كبيراً، وكان لدي الكثير من الدود به.

Ayrıca biliyorlar ki, eğer insanlar doğaya bağlı oldukları gerçeğini anlarlarsa, ve içlerindeki gücün farkına varırlarsa...
,انه إذا أُدركُ الناسَ حقيقةَ علاقتِهم بالطبيعةِ ..وحقيقة قوَّتِهم الشخصيةِ

Bu da öncelikle siz ve muhtemelen farkında bile olmadan bir dili çok iyi konuştuğunuz gerçeği.
وهذا هو أنتم وحقيقة أنكم تتقنون اللغة وربما على الأرجح لا تعلمون بذلك.

Bunların nadir olması gerçeği dikkatimizi çeker ve bizi yeni bir düşünme biçimine götürür.
وحقيقة أن مرض الساركوما نادر الحدوث فإنها تقوم على شد انتباهنا وارشادنا إلى أنواع جديدة من التفكير.

Eğer varoluş ve ölümlü olduğumuz gerçeği moralinizi bozmuyorsa bile, mevcut cenaze işlerimiz durumu bozacaktır.
فإذا لم يكن الوجود وحقيقة فنائنا مصدر إحباطٍ لكم، فإنَّ حالنا الراهن فيما يخص ممارسات الجنائز كفيل بذلك.

Fakat yarattığı korku ve insanların kaderinin Stalin'in iki dudağı arasında olduğu gerçeği, bir sürü olumsuz etki bırakmıştı.
لكن الخوف الذي شكّله وحقيقة أنّ الشعب كان تحت رحمته ولّد الكثير من الآثار السلبية

Bu konuşmayı özel olarak yaptığımız gerçeği var ya bunun yanlış olduğunu senin de bildiğini söylüyor bana.
وحقيقة ان هذه المحادثة تتم علي انفراد تؤكد لي

Henüz olanlarla, sunumun geri kalanını benim yapacağım gerçeği arasında bir köprü kurmaya çalışıyorum.
أنا أحاول وضع جسر في الفراغ بين ما حدث، وحقيقة أني سأقوم ببقية العرض.

Çocuk konusu her zaman anlaşmayı bozar. Ve bir de senin patronum olduğu gerçeği var. Berbat bir çift oluruz.
امر الأطفال دائماً ما يكون من اجل التملص، وحقيقة أني رئيسك، علاقتنا فكرة مريعة

Nasıl biri olduğu hakkındaki gerçeği ve ailelerimizin topluluğuna ne olduğunu öğrenebilirim.
يُمكنني أن أعرف حقيقته وحقيقة ما حدث لدائرة آبائنا.

İş menfaatleri hakkında konuştuğu zaman onlar fiili olarak Voltaire'in nasıl haklı olduğunun kanıtıdırlar. gerçek şu ki; bu bizi tek bir değil fakat 3 fenalıktan kurtarır. ['İş bir adamı 3 büyük fenalıktan kurtarır:
إنهم في الواقع دليل على صحّة فولتير عندما تحدث عن مزايا العمل، وحقيقة أنّه يحمينا من 3 شرور عظيمة.

ve bu benim makinanın içinde ilk gerçek dalışım.
وحقيقة هذه الغطسة الحقيقية الوحيدة التي قمت بها في هذه الآلة.

Şey, ben küçük bir araştırma yaptım, sadece boğa güreşinin temel bilgileri ve gerçek şu ki, boğa harekete tepki gösteriyor.
كنت أقوم ببعض التدقيق فقط مبادئ صراح الثيران وحقيقة ردة فعل الثور على اللحظة

ve aslında Fransa'nın G20'nin merkezine gıdayı koyması gerçekten önemli.
وحقيقة أن فرنسا وضعت الغذاء في قلب أولويات قمة العشرين هو جداً مهم.

ve aslında bu tepkim çok parası olmayan müşterilereydi.
وحقيقة الأمر، كانت تلك استجابتي لزبائني الذين لم يكن لديهم المال الكافي للتسديد

Diğer bebekler gibi oynamaya pek hevesli değildi ve aslında benimle de pek ilgili görünmüyordu.
لم يرد اللعب مثل باقي الاطفال. وحقيقة لم يبدو مهتم بي اطلاقا.

Özellikle de bütün o alkolü, sigarayı, ve o kadar da iyi olmadığım gerçeğini hesaba katarsanız.
ماذا بشأن الشُرب والتدخين وحقيقة أني لستُ بارعًا كثيرًا