| 400 metre yükseğe zıplayabiliyor ve beş buçuk ton ağırlığı kaldırabiliyorsun. | Open Subtitles | يمكنك القفر لمسافة ربع ميل وحمل 11 ألف باوند |
| 400 metre yükseğe zıplayabiliyor ve beş buçuk ton ağırlığı kaldırabiliyorsun. | Open Subtitles | -يمكنك القفز لمسافة ربع ميل، وحمل 11 ألف باوند |
| İnsanların kendilerini korumak için silah taşıma haklarının olmasına inanmıyorsun. | Open Subtitles | ولكن يجب ان يكون للناس حق الاحتفاظ وحمل السلاح |
| Ruhsatsız silah taşıma ve gizli, gizli silah taşıma. | Open Subtitles | حيزة سلاح غير مرخص وحمل سلاح مخبأ |
| Soy devam etti ailemizin başlattığı suçu taşıyarak. | Open Subtitles | وحمل معه خط الدم الذنب الذي بدأت به عائلته |
| İnsanlar kolay sanıyor ama o şeyi taşıyarak yürümek... | Open Subtitles | كما تعلم, الناس تعتقد بإنها سهلة ... لكن للتظاهر وحمل الشيء |
| Evde kan, yüklü bir kredi kartı borcu, istenmeyen bir hamilelik. | Open Subtitles | فتوجد دماء في المنزل ، وديون مرهقة وحمل غير مرغوب |
| Histerik körlük, histerik hamilelik. | Open Subtitles | انت مصاب بعمى وحمل هيستيرى |
| Yaralı olduğu halde, subayı aldı, ve onu güvenli bir yere taşıdı. | Open Subtitles | وبالرغم من انه جرح رجع وحمل الضابط الى مأمنه |
| 400 metre yükseğe zıplayabiliyor ve beş buçuk ton ağırlığı kaldırabiliyorsun. | Open Subtitles | -يمكنك القفز لمسافة ربع ميل، وحمل 11 ألف باوند |
| 400 metre yükseğe zıplayabiliyor ve beş buçuk ton ağırlığı kaldırabiliyorsun. | Open Subtitles | -يمكنك القفز لمسافة ربع ميل، وحمل 11 ألف باوند |
| 400 metre yükseğe zıplayabiliyor ve beş buçuk ton ağırlığı kaldırabiliyorsun. | Open Subtitles | -يمكنك القفز لمسافة ربع ميل، وحمل 11 ألف باوند |
| 400 metre yükseğe zıplayabiliyor ve beş buçuk ton ağırlığı kaldırabiliyorsun. | Open Subtitles | -يمكنك القفز لمسافة ربع ميل، وحمل 11 ألف باوند |
| Silah bulundurma ve taşıma özgürlüğünü güvence altına alıyor. | Open Subtitles | بل يضمن الحق في الإحتفاظ وحمل السلاح. |
| Tasarıda silah bulundurma ve taşıma özgürlüğüne kısıtlama getiren bir madde yok. | Open Subtitles | مشروع القانون ينتهك حقوق الشعب في في الإحتفاظ وحمل السلاح.. ! |
| Biri tek başına taşımaması gereken bir şeyi riskli bir şekilde taşıyarak içeri girdiğinde ayağı takılıp düştüğünde ve ortalık battığında bu komik olsa da ironik değildir. | TED | عندما يدخل شخص يتوازن بصعوبة ويحاول موازنة وحمل شيء لا يجب أن يحمله لوحده ويتعثر و من ثم يقع و يسبب الفوضى يكون الموقف مضحكاً لا ساخراً أو يقع ضمن " سخرية القدر " |
| Eric yediği haltların yükünü sırtında taşıyarak yaşıyordu ama sonunda yaptıkları geldi kendisini buldu. | Open Subtitles | كان (إيريك) يعيش حياته وحمل الأفعال التي ارتكبها يُثقل كاهله وها هو يلاقي جزاء أفعاله أخيرا |
| Herkes beni dinlesin. Bu yabancı hayatlarımızı kurtardı. Nişancı adamı buraya kadar o taşıdı. | Open Subtitles | اسمعوني جميعكم لقد أنقذنا الغريب وحمل علي ظهره الجندي طول الطريق |