| Filmde oynaması için cesur genç bir kıza, ihtiyaçları var. | Open Subtitles | انهم بحاجة لفتاة مراهقة وشجاعة لتلعب دور افضل صديق للقيادة |
| yardım ediyordu. Daha güçlü ve cesur hissettiklerinden bahsediyorlardı. | TED | التي ساعدتني بها تحدثوا عن احساسهم بأنهم أكثر قوة وشجاعة |
| Olabildiğince bağlı ve cesur bir hayat yaşarsam, onun için övgü kaynağı olurum. | TED | أنا ممتنة لها إذا عشتُ حياة متواصلة وشجاعة قدر الإمكان. |
| Bu hane, kırmızı zırhı ve askeri cesareti ile böbürleniyor ama görünüşe göre o haşmetli Iyi evinde bile samuray onuru yanılgıdan başka bir şey değil. | Open Subtitles | هذا المنزل يتفاخر بدرعة الأحمر وشجاعة فرسانة ولكن يبدو أنه حتى فى منزل عشيرة "لايى" العظيم شرف الساموراى ليس ألا واجهة |
| İnsan yürekten seviyorsa, ve o yürekte sevgisinin kanıtı cesaret de varsa nasıl tutabilir kendini? | Open Subtitles | فمن يمكنه أن يعبر عن ما في قلبه من حب وشجاعة كما عبرت أنا. ؟ |
| Çoğu başarı hikayesi, zorluklar karşısında gösterilen azmin, kararlılığın ve cesaretin, kazanma, savaşma ve hayatta kalma isteğinin hikayesidir. | Open Subtitles | أكثر القصص العظيمة هي قصص إرادة تصميم وشجاعة على مواجهة المحن العظيمة على الإرادة للفوز على الإرادة للقتال |
| Sen de onun gibisin. Zorlu ve cesursun. - New York Üniversitesini sevmişsin. | Open Subtitles | أنتِ مثلها تماما أنتِ قوية وشجاعة نعم لكن لم اعد واثقة بعد الآن |
| Evet, duyarlılık yolu bir seçimdir en güçlü, cesur kadınlar ve erkekler için. | TED | نعم، الرأفة هي الطريق المفضل للرجال والنساء الأكثر قوة وشجاعة. |
| Adı Torn. güçlü, cesur ve aşırı zeki bir kız. | TED | تدعى تورن إنها فتاة قوية وشجاعة ومتقدة الذكاء. |
| Ölmeden önce, binlerce insanın onun kaçış ülkesindeki görüntüsünü gördüğünü ve onun cesur ve korkusuz bir savaşçı olduğuna inandıklarını biliyordu. | TED | قبل وفاتها، كانت تعلم بأن المئات من الأشخاص شاهدوا صورتها من أرض الهروب من الواقع وآمنوا بها كمحاربة قوية وشجاعة. |
| Onursal, cesur ve güzel olana odaklanın ve o büyüsün. Teşekkürler. | TED | التركيز على ما هو كرامة وشجاعة ومشرف ، وسوف تنموا وتكبر، شكراً لكم. |
| Güzel, cesur ve şimdi de becerikli. | Open Subtitles | أنت جميلة وشجاعة وتبيّن الآن انك واسعة الحيلة |
| Nasty'yi geçici de olsa durdurmak içinse, büyük hayalgücü okuyucusu olağanüstü cesur özel bir genç adam gerekecektir. | Open Subtitles | لإيقاْف المستويِ الشرّيرِ بشكل مؤقت، يَتطلّبُ إنسان شاب خاصّ قارئ نهم ذو خيالِ عظيمِ وشجاعة إستثنائية |
| Sirf gevezelik yapiyorsun. Aptal cesareti var sende. | Open Subtitles | يا لكِ مِنْ ثرثارة وشجاعة متهوّرة |
| Sırf gevezelik yapıyorsun. Aptal cesareti var sende. | Open Subtitles | يا لكِ مِنْ ثرثارة وشجاعة متهوّرة |
| Ve her şeyin sonunda siz, gerçek bir dayanıklılık cesaret ve alçakgönüllülük sergilediniz. | Open Subtitles | وفي النهاية أظهرتِ قوة شخصية هائلة وشجاعة وتواضع |
| Orada hayatın, destanların ve cesaretin var. | Open Subtitles | هناك بالأسفل لك حياة, وأغانى وشجاعة |
| Gerçekten çok güçIü ve cesursun. | Open Subtitles | أنتِ حقاً قوية وشجاعة |
| Çoğu juri bunu takdire şayan ve cesurca bulacaktır. | Open Subtitles | الكثير من المحلفين سيجدون بأن ذلك مثير للإعجاب وشجاعة |
| İnsanlar bu hastalığın ne kadar önemli olduğunu ve onunla yaşamak zorunda olanların cesaretini anlamak zorunda. | Open Subtitles | الناس لازم تفهم جدية هاد المرض وشجاعة الناس اللي بتعاني منو |
| İnsanların hayatla onur ve cesaretle başa çıkmalarına yardım ediyorum. | Open Subtitles | أساعد الناس لمواجهة التحديات في الحياة بكرامة وشجاعة أكثر |
| Ama bu adam, senin sahip olabileceğinden daha fazla güce ve cesarete sahip. | Open Subtitles | لكن هناك قوّة وشجاعة في ذلك الرجل أكثر ممّا ستعرفه أبداً |
| Ve rus askerlerinin savaşma gücüne ve cesaretine inanıyoruz. | Open Subtitles | ونحن نثق الكفاءه القتاليه وشجاعة الجنـود الـروس |
| Ve bizim tarihimiz güçlü, cesaretli ve bağımsız kadınlarla dolu; Viking çağından beri. | TED | ولدينا تاريخ طويل مليء بشخصيات نسائية مستقلة وقوية وشجاعة منذ عصر الفايكنغ |