| Ayrıca o bronz teninde, adaya geldiğinde de bronzdu, ama bir tür solgunluk vardı... | Open Subtitles | كانت لون بشرتها جميلا قبل وصولها الى هنا, ولكن كان هناك نوع من الشحوب, |
| Nehri geçmeyi başaran ilk on iki hayvan, varış sıralarına göre burç takviminde bir yer kazanacaklardı. | TED | الحيوانات الاثني عشر الأولى التي تنجح في اجتياز النهر ستكسب مكانا في تقويم الأبراج وفقا لترتيب وصولها. |
| O gelmeden önce, bütün tarikat üyelerimiz erkekti. | Open Subtitles | قبل وصولها كانت طائفتنا كلها تتكون من الرجال |
| ..ve ilk yolladığı mesajın.. ..her an gelmesi beklenmektedir. | Open Subtitles | من أجل القيام بعملية نقل ويتوقع وصولها الآن فى أى لحظة |
| Dünyaya varmadan bu gemiyi havaya uçurabilir ve hepsini öldürebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك تدمير المركبة قبل وصولها الى الأرض و قتلهم جميعاً |
| Buraya geldiğinden beri tam kilit altında. | Open Subtitles | لقد كانت مغلقة بالكامل منذ وصولها إلى هنا |
| Doğru yere ulaştığından emin olmak için kendi adamlarımı göndermem daha uygun olur. | Open Subtitles | أفضل أن أرسل رجالي لتأمين وصولها للجهة المطلوبة |
| Neyse, ambulans geldiğinde genç Dom ölmüştü. | Open Subtitles | ومع مرور الوقت جائت سيارة الاسعاف الشاب دورن انتهى مع وصولها |
| Buraya geldiğinde çoktan ölüymüş. Parmak izleri silahın her tarafındaymış. | Open Subtitles | كانت ميتة عند وصولها و بصماتها فى كل مكان على السلاح |
| Yani genelde o geldiğinde biz çıkmış oluyoruz. | Open Subtitles | لذا فإننا عادة ما نكون قد خرجنا بحلول وقت وصولها إلى هنا |
| Waxey Gordon varış güvenliğini sağlayacak. | Open Subtitles | وسيقوم "واكسي غوردن" بضمان وصولها بأمان. |
| En yakın birimin tahmini varış süresi 5 dakika. | Open Subtitles | أقرب وحدة وقت وصولها 5 دقائق |
| Karşı tarafa ulaşmak, gelgitin ne zaman geleceğini bilmek ve o gelmeden fırsatı yakalama meselesiydi. | Open Subtitles | للوصول إلى الجانب الآخر كان مسألة معرفة متى جاء المد والجزر في واغتنام الفرصة قبل وصولها. |
| Ve o gelmeden beş dakika önce mumları yak. | Open Subtitles | و أشعل الشموع قبل وصولها بـ خمس دقائق |
| Kurtarılmayı bekliyorlardı, ama botların gelmesi uzun sürmüş olmalı. | Open Subtitles | كانوا ينتظرون الإنقاذ لكن القوارب تأخر وصولها |
| L'Aquitaine'nin geçen hafta gelmesi bekleniyordu. | Open Subtitles | لاكويتين كان من المتوقع وصولها الأسبوع الماضي |
| Hadi, açık sulara varmadan onu yakalamalıyız. | Open Subtitles | هيّا، علينا اللّحاق بها قبل وصولها للمياه المفتوحة! |
| O arabasına varmadan bombayı aldım. | Open Subtitles | -وصلتُ للقنبلة قبل وصولها . -حمداً للرب. |
| Bildiğim tekşey, o geldiğinden beri, artık resim çizebiliyorum | Open Subtitles | كل ما أعرفه أنه منذ وصولها استطعت الرسم ثانيةً |
| Üstelik geldiğinden beri herhangi bir kredi kartı veya telefon hareketi de yok. | Open Subtitles | و لا يوجد أي سجل حول نشاط بطاقاتها الإئتمانية أو هاتفها الخليوي منذ وصولها |
| Tek yapman gereken bu çantayı güvende tutmak ve bu adrese gece yarısına kadar ulaştığından emin olman. | Open Subtitles | كل ما عليك أن تفعله هو حماية هذهِ الحقيبة وتأكد من وصولها في هذا العنوان قبل منتصف هذهِ الليلة |
| Paralar geldikçe hesabınıza yatırmak dışında. | Open Subtitles | عدا إيداع الشيكات في حسابك بمجرد وصولها |
| Hayatımı cehenneme çevirmek için ve bir radikal olarak gelişini duyurmak için. | Open Subtitles | حتى تجعل حياتي جحيماً حتى تعلن عن وصولها كواحده من الطبقه الغنيه |
| Gözümüze ulaşmadan önce, tayfın bu belirli bölgeleri çeşitli gazlar tarafından soğurulmuş olur. | TED | قبل وصولها إلى أعينكم، امتصت غازات مختلفة تلك الأجزاء المحددة من ألوان الطيف. |
| Dünya'ya ya da Mars'a ait olmayan gemiler verilen DC-14 gümrük iznini vardıktan sonra teftiş kurumuna sunmalıdır. | Open Subtitles | إنتباه ، أى سفن دون الأرض أو المريخ عليها أن تخضع للفحص والتفتيش بمجرد وصولها |
| Hayır, kontrol için bir ekip gönderilmiş, ama oraya vardığında kız da arabası da kayıpmış. | Open Subtitles | هل من فكرة عن مشكلتها؟ لا يوجد سيارة الشرطة ارسلت كي تستطلع ولكن بوقت وصولها لم يكن هناك اي اثر لها او للسيارة |