| Hayattaki mevkiim, soylu de Bourgh ailesi ile olan bağlarım benim için gayet olumlu durumlardır. | Open Subtitles | أن وضعى الأجتماعى وعلاقتى بعائلة دى بورج النبيلة ظروف تصب فى مصلحتى |
| benim içinde bulunduğum pozisyonu bilmiyorsun, 'çünkü eğer bilseydin buraya kadar gelip, götünü gere gere suratında "neler oluyor" ifadesiyle duracak kadar salak değilsin. | Open Subtitles | من الممكن أنك لم تكن تعرف وضعى الحقيقى لأنك اذا كنت تعرف فأنت لست بهذا الغباء لـاتى الى هنا ثانية لتحك مؤخرتك |
| Kaptan, benim durumumda olan bir adam işi şansa bırakmaz. | Open Subtitles | كابتن, رجل فى وضعى .لا يترك شىء للمصادفة |
| ..Tanrı'nın benim için özel bir amacı var sanıyordum..ama öyle birşey yoktu.. | Open Subtitles | الآن أنا أعرف سبب وضعى على هذه الأرض لقد كنت أشك منذ فترة أن الرب لديه غرض خاص منى |
| Belki benim için bir uzatma ayarlayabilirsin bir program. | Open Subtitles | ربما يمكنك وضعى ضمن برنامج ممتد ؟ |
| Bulunduğum noktaya getirilmem benim için gerçekten büyük bir sürpriz oldu. | Open Subtitles | لذا فإن وضعى فى هذا المنصب ... أجد داخل نفسى الآن ... ما يجعلنى أشعر أننىمتواضعتماماً... |
| İşe bir kadınla tanıştım ve benim gibi durumu nedeniyle Genel Müdür, | Open Subtitles | وبسبب وضعى كمدير عام لا أعرف ماذا أفعل |
| Sen benim, kendi kalemin muhbiri olmamı mı istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريدينى ان اصبح مخبر فى وضعى هذا ؟ |
| Fakat bu benim işime yaramadı. | Open Subtitles | ولكن وضعى لم يتحسن عن ذى قبل, |
| Şaşırmış gibi görünme, Lily! Bir de benim durumumu düşün. | Open Subtitles | لا تدّعى المفاجأة (ليلى) خذى وضعى بالحسبان |
| benim pozisyonumdaki bir kadının, iki yüzü vardır. | Open Subtitles | المرأة فى وضعى لها وجهان |
| Sen benim durum , doktor biliyorum . | Open Subtitles | انتى تعرفين وضعى,دكتور |
| Bu benim dramatik pozum. | Open Subtitles | هذا وضعى الدرامى |
| Bu yüzden Fred ve benim durumumuzu nasıl anlayabilirsiniz ki? | Open Subtitles | لذا,فكيف ستفهموا وضعى أنا و (فريد)؟ |
| - benim bulunmam gereken yerde. | Open Subtitles | ذلك سيكون وضعى |