| Bunlarda 30 tane kadarına sahipler, yani günü geçirmek için başka resimlerin, duvarların hatta tavanın resimlerini çekmek zorundalar. | TED | ويمتلكون 30 من هذه الأشياء، وعليهم أن يستخدموها من خلال التقاط الصور أو حتى الحائط أو السقف لتمضية يومهم. |
| Onlara bir kova dolusu verdik. İki renkten birini seçmek zorundalar. | TED | وبالتالي فلديهم دلو كامل منها. وعليهم أن يختاروا أحد اللونين. |
| Öncelik vermek zorundalar, bilirsiniz? | TED | وعليهم أن يحددوا الأولويات ، كما تعلمون ؟ |
| Yeni bir restoran için en iyi fikirleri ve en kötü fikirleri bulmak zorundalar. | TED | وعليهم أن يبتكروا أفضل الأفكار لمطعم جديد وأسوأ الأفكار لمطعم جديد. |
| Cumartesi günü zor olabilir, "Kaşlar Kaşlar Kaşlar" kapalı. Şehrin diğer ucuna, "Kaş Kulübesi"ne gitmek zorundalar. | Open Subtitles | إنه يوم السبت فمحل بيع حواجب العيون المستعارة مغلق الآن وعليهم الذهاب للمتجر الآخر الموجود في وسط المدينة |
| BU insanlar bunu bilmiyor ve ani kararlar almak zorundalar. | Open Subtitles | أجل، ولكنّهم يجهلون ذلك وعليهم إصدار أحكام آنيّة |
| Artık okul bir problem olduğunu biliyor bir çözüm bulmak için sana yardım etmek zorundalar. | Open Subtitles | تعرف المدرسة الآن أن هنالك مشكلة وعليهم أن يُشاركوا بإيجاد حل |
| Ancak savunmasızdırlar. Bu nedenle tetikte olmak zorundalar. | Open Subtitles | ،لكنهم معرّضون للخطر وعليهم أن يحترسو جيّداً |
| Şimdilik çıkmaz sokağa girdiler ve beklemek zorundalar. | Open Subtitles | وصلو حالياً لنهاية مسدودة وعليهم الانتظار |
| Eğer hasta olan ve seyahat için vakte ihtiyacı olan bir akraban varsa mahkemeden erteleme isteriz ve kabul etmek zorundalar. | Open Subtitles | إن كان لديك قريب مريض يحتاج وقتاً ليتعافى ويسافر بإمكاننا أن نلتمس تأجيلاً من المحاكمة وعليهم الموافقة |
| Ve Florida Eyaleti'ne. 80'e 20 oranında bölüşmek zorundalar. Ve o yüzde 20'nin içinde neler olacağına eyalet karar verir. | Open Subtitles | وولاية " فلوريدا " وعليهم إقتسام القيمة 80 إلى 20 |
| Bu gösteri maçlarından sonra seni üst takıma çıkarmak zorundalar. | Open Subtitles | اعتقد انه امر مصيري وعليهم ان يحضروك |
| Sen benim kardeşimsin ve sana yaptıklarının bedelini ödemek zorundalar. | Open Subtitles | أنت أخي، وعليهم أن يدفعوا لما فعلوه لك. |
| Sen benim kardeşimsin ve sana yaptıklarının bedelini ödemek zorundalar. | Open Subtitles | أنت أخي، وعليهم أن يدفعوا لما فعلوه لك. |
| Bu yüzden kendilerine bir kefil bulmak zorundalar yoksa sıkıntı büyük. | Open Subtitles | وعليهم العثور على راعٍ وإلا سيهلكون |
| Beklemek zorundalar. | Open Subtitles | وعليهم الإنتظار |
| Ve evet bu kararımla yaşamak zorundalar. | Open Subtitles | وعليهم العيش مع هذا القرار |
| NATO'ya katılma sürecindeler, yani bütün Sovyet dönemi silahlarından kurtulmak zorundalar. | Open Subtitles | إنَهم يُكملون إجراء الإنضمام إلى حِلف الـ(ناتو) وعليهم أن يتخلصوا مِن كل الأسلحة مِن الحقبة السوفيتية |
| Ciro sorun değil, Berlingieri bizimdir ve oğlumla yaptığı anlaşmaya saygı duymak zorundalar. | Open Subtitles | المشكلة ليست (شيرو)، "بيرلنجيري" لنا وعليهم إحترام الإتفاقيّة مع ابني. |
| İnsanları öldürdüler ve bunun karşılığını ödemek zorundalar. | Open Subtitles | انهم بقتلهم... وعليهم أن يدفعوا . |