| Öğrenenler onun ilgi çekici olmadığını, tutarsız Ve zor olduğunu düşünüyorlar. | TED | فالطلاب يظنون انها غير مترابطة وغير مثيرة للاهتمام .. وصعبة للغاية |
| Ve bu özellikle sıklıkla birbiriyle alakasız Ve IQ'dan bağımsızdır. | TED | وهذه الصفات غالبا لا علاقة لها وغير مرتبطة بمستوى الذكاء |
| bu, o dönem için oldukça sıradışı. Evet, bu çok sıra dışı. | Open Subtitles | شيء عجيب وغير عادي بتلك الفترة نوع غير عادي , هه ؟ |
| Dünyada 1,8 milyar kişi bu düzensiz Ve resmi olmayan ekonomi içinde çalışır. | TED | يعمل حوالي 1.8 مليار نسمة في العالم في الاقتصاد الغير المنظم وغير الرسمي |
| Diğer taraftan; tasma takıp düdük sesine itaat ediyorlar mafya onlardan haraç kesiyor Ve küçük bir kız grubunun dışında, talimatları veren de hep erkek. | Open Subtitles | وغير ذلك, فهم يرتدون صفائح التعريف بالكلب يُطيعون الصافرة, والمافيا تستخرج أموال منهم والمسؤول دائماً فتى |
| Aileni al isimlerinizi değiştir Ve bu Tanrı'nın cezası şehir dışında bir yerde onlarla birlikte yaşa. | Open Subtitles | خذ عائلتط وغير أسمائكم.. وعيشوا سويًا في مكان آخر غير تلك المدينة اللعينة |
| Aynı anda hem var olup hem olmadığımız bu konum nasıl belirleniyor? | Open Subtitles | كيف تكون سفينة بهذا المكان، أن نكون متواجدين وغير متواجدين بنفس الوقت؟ |
| etkisiz bırakmıştı Ve konuşmanın gidişatını hatta inşa ettiğimiz şeyi değiştirmişti. | TED | وغير مجرى الحديث، وقد غير حتى ما كنا نبنيه في السابق. |
| Çoğu neoklasik, ağır Ve donuk, taş veya betondan yapılmış. | TED | معظمها نيوكلاسيكية وثقيلة وغير شفافة، مصنوعة من الحجر أو الخرسانة. |
| İslam Devleti tarafından kafalarının kesilişleri barbarcaydı, ama eğer bunların antik, uzak Ve ücra bir çağdan kaldığını düşünüyorsak yanılıyoruz. | TED | تعتبر عمليات نحرهم بواسطة داعش همجية، ولكن إذا تصورنا أنها قديمة وتعود لعصور بعيدة وغير معروفة فإننا سنكون على خطأ. |
| Bu yerleri inşa ettiğimizden beri olağanüstü Ve beklenmeyen sonuçlar gördük. | TED | منذ بناء هذه المواقع، رأينا بعضًا من النتائج المدهشة وغير المتوقعة. |
| Kefalet için yeterli parası olmadığı için insanları hapsetmek toplumsal olarak yaptığımız en adaletsiz Ve ahlak dışı şeylerden biri. | TED | حبس الأشخاص لأنهم لا يملكون المال الكافي لدفع الكفالة، هو أحد أكثر الأشياء الظالمة، وغير الأخلاقية التي نفعلها كمجتمع. |
| Belki de biz alışılmadık Ve olağan dışı bir çevrede yaşayan çılgın yaratıklarız. | TED | ربما نحن مخلوقات جنونية تعيش في بيئة شديدة وغير طبيعية. |
| Ve sonunda, ağın içerisinde obez olan Ve olmayan bireylerin kümelendiğini göreceksiniz. | TED | وبالوصول للنهاية، ستشاهدون مجموعات من المصابين بالسُمنة وغير المصابين بها داخل الشبكة. |
| Doğrudan Ve doğrudan olmayan sorumluluk 1969'dan 1984'e kadar İtalya'da olan tüm katliamlar için ...belirlenen net rakam 236 ölü, 817 yaralı. | Open Subtitles | المسؤولية المباشرة وغير المباشرة عن كل المجاز في إيطاليا من سنة 1969 الي 1984 والتي خلفت بالتحديد 236 قتيل و 817 جريح |
| Tamam, golü kurtarıyor ama onun dışında, ondan bekleyeceğimiz türden başka bir gösteri yapmıyor. | Open Subtitles | تستطيع أن تصد الكرات وغير ذلك لم تظهر أي قوى مثلما توقعنا |
| Bir merdiven alıp ampulü değiştir. Sorun nedir? | Open Subtitles | أحصل على سلّم وغير المصباح ما هي المشكلة؟ |
| Uydular hem görünür hem de görünmez dalga boyları için sorun oluşturuyor. | TED | تعد الأقمار الاصطناعية مشكلة على صعيدي الأطوال الموجية المرئية وغير المرئية. |
| Sen çok çocuksun, olgun değilsin. | Open Subtitles | إنك طفلة أكثر مما ينبغي، وغير ناضجة أكثر مما ينبغي |
| Ancak günün birinde öyle bir yazar geldi ki durumu sonsuza dek değiştirdi. | TED | لكن كاتبا قد جاء، وغير اللعبة إلى الأبد. |
| O, birçok açıdan sade, Ve yaklaşılamaz adamdı. | Open Subtitles | لقد كان في كثير من الاعتبارات شخصا صارما وغير ودود بالتعامل |
| biraz garip Ve rahatsız ediciydi Ayrıca havayı da tamamen bozuyor. | TED | وكان الأمر يبدو غريبًا وغير مريح ويعكر جو المرح تمامًا. |
| Beni bu şekilde buraya getirmen, zalim Ve alışılmadık bir ceza. | Open Subtitles | ،إنه عقابٌ قاسٍ وغير إعتيادي . بأن تعيدني هنا بهذا الشكل |