| Bir buçuk yıl sonra oğlu yine de kanserden öldü. | TED | ولكن وبعد عام ونصف توفّي ولدها من جراء مرض السرطان. |
| Ama o bütün teklifleri reddederek... yalnızca oğlu için ve müteveffa eşinin anısıyla... yaşadığını belirtti. | Open Subtitles | ولكنها رفضت كل أقتراحات الزواج وأعلنت أنها ستعيش فقط من أجل ولدها وذكرى قديسها الراحل |
| Protokole güveniyordu, ben bile razı olsam, bu oğlunu kurtarmayabilirdi. | TED | إذ أنها كانت واثقةً تمام الثقة بكتيب تعليمات حتى وإن تم الامتثال به، لن يكون وبالضرورة قادرًا على إنقاذ ولدها. |
| Bu hafta Kongre sözcüsü Libby Hauser evini dekore etmeyi bitirdi, oğlunu üniversiteye yolladı, ve San Antonio işçi sendikaları ile sıhhi tesisat arasında bir anlaşma sağladı. | Open Subtitles | هذا الأسبوع النائبة ليبى هاوزر أنهت الديكورات الجديدة لمنزلها و أرسلت ولدها للجامعة |
| oğlunun ölümünün şokuyla Hanımefendi Jo da dünyadan göçüp gitti. | Open Subtitles | بـِسـبب صدمة موت ولدها غادرت السـيدة جو هذا العالم ايضاً |
| Çocuğunu kaybeden bir annenin çektiği acıları tahmin edemezsiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك تخيل الألم الذى تشعر به الام عند فقدان ولدها |
| İlk Çocuğu evden 1000 mil uzakta neredeyse ölüyor ve beni buraya gönderen kişi de o. | Open Subtitles | ولدها البكر كاد يموت على مسافة 1000 ميل بعيد عن الديار وهيّ السبب في إرسالي إلى هنا. |
| O oğluyla istedigi extra yıllar sahip olacak | Open Subtitles | ستحصل الآن على تلك السنين التي ضاعت والتي ارادتها مع ولدها |
| oğlu Tyrone tanırsın, hani şu uzun boylu sıska delikanlı? | Open Subtitles | تقول لي ولدها تايرون تعرف تايرون ذلك الأحمق؟ |
| oğlu dinlesin ya da dinlemesin sürekli söylemeye devam eder. | Open Subtitles | فسوف تظل تعيد هذا مرارآ وتكرارآ سوآ كان ولدها يصغي لذلك أم لا |
| Herkes bana bakıyordu. oğlu ölen zavallı kadın. | Open Subtitles | :الكل ينظر إليّ، ولسان حالهم يقول هذه المرأة المسكينة التي مات ولدها |
| Çocuk, olacakları önceden biliyor. Annesi beni oğlu sanıyor. | Open Subtitles | الفتى الذي أعالجه يعرف الأحداث قبل وقوعها و تظن أمه أنني ولدها |
| İç kanaması vardı. oğlunu kurtardık. | Open Subtitles | تمدد بالأوعية الدموية نزفت حتى الموت، أنقذت ولدها |
| Kendi oğlunu suyun altında tutarak beyin travması geçirten... | Open Subtitles | انا مثل تلك الامرأة من تكساس التي تسببت بضرر في عقل ولدها |
| Çift kişiliği olan anne oğlunu korumak için fedakârlıkta bulunur. | Open Subtitles | لكي تخبرينني من هم والديّ الحقيقيين و الأم المضطربة ضحت من أجل ولدها |
| oğlunun hayatı başta olmak üzere kendi hayatını kurtardığını söylüyor. | Open Subtitles | تقول أنك أنقّذت حياتها، لكن بشكل أكثر أهمية أنقذت ولدها. |
| oğlunun odasını muhafaza etmek istiyor. Ne hissettiğini anlayabiliyorum. | Open Subtitles | تود الابقاء و الحفاظ على غرفة ولدها,أستطيع أن أتفهم شعورها |
| Çünkü savaşa gönderdiği oğlunun artık o olmadığını öğrenmesine katlanamam. | Open Subtitles | إذ لا يمكنني أن أحمّلها عبءَ معرفة أنّ ولدها الذي أرسلتهُ إلى الحربِ قد مات |
| Kendi ruhunu dışarı çıkarmaya istekli Çocuğunu korumak için kendi ruhunu ortaya koymaya hevesli bir anne. | Open Subtitles | أم مستعدة لتدمير نفسها في مقابل حماية ولدها |
| Ona bisiklet sürmeyi öğretmek veya küçükler turnuvasında desteklemek yerine Carol Grady Çocuğunu tekerlekli sandalyeye oturtup, onun kanser olduğunu söyledi. | Open Subtitles | بدلاً عن تعلميه كيف يركب الدراجه أو تشجيعه وهو يلعب في دوري صغير كارول غرادي تضع ولدها في كرسي متحرك |
| Çocuğu ölünce, kadın kederine yenik düşerek kendini öldürmüş. | Open Subtitles | فقد مات ولدها فقهرها الحزن فقتلت نفسها |
| oğluyla beraber olduğu yerde kalmasını söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها أن تظل مكانها، و أن تكون مع ولدها. |
| Kadın birinin oğluna hastalık bulaştırdığını söylüyor. | Open Subtitles | هي تقول بأن شخص ما أصاب ولدها الصغير بالعدوى |
| O kadın ölmüş ablasının çocuğuna kendi Çocuğu gibi baktı çünkü-- | Open Subtitles | تلك المرأة ربت ابن اختها وكأنها ولدها |