| fakat Büyük Kanyon yarları gibi kumtaşı yamaçlar da hava akımını yukarıya yansıtır. | Open Subtitles | ولكن مثل جدران الجراند كانيون, دعامات الاحجار الرملية الضخمة تصرف الهواء نحو الأعلى. |
| fakat etrafımızdaki birçok güzel şey gibi, o da bizden uzaklaşıyor ve henüz bunun farkına bile varmadık, çünkü gerçekten bakmıyoruz. | TED | ولكن مثل العديد من الأشياء الجميلة حولنا، نفقدها باستمرار دون أن نلاحظ ذلك، لأننا في الواقع لا ننظر إليها جيدًا. |
| fakat diğer tüm kaynaklar gibi, eğer onu da korumazsak, muhafaza etmez ve değerini bilmezsek, elimizden kayıp gidecek. | TED | ولكن مثل أي مورد طبيعي، إذا لم نحميه ونحافظ عليه ونقدره، سوف يضيع من بين أيدينا. |
| ama bu durumda da, benim yanımda kalmaya devam edebilir misin? | Open Subtitles | ولكن مثل ذلك ، هل يُمكنكَ الاستمرار في البقاء الى جانبي؟ |
| Çinliler, muhtemelen gayet iyiler, ama ne kadar iyi olabilirler ki?" | Open Subtitles | الصينيين، وأنها ربما جيدة، ولكن مثل جيدا كيف يمكن أن تكون؟ |
| ama birçok kadın gibi, benim doğum kontrol kararımın da rastgele cinsel ilişki ile ilişkisi yok. | TED | ولكن, مثل جميع النساء , ولكن قراري نحو منع الحمل لم يجد شئ ليفعله مع الممارسه الغير شرعيه |
| fakat, Marx British Museum'un okuma odasında ürettiği bir çok teorisinde olduğu gibi bunda da yanılmıştı. | TED | ولكن مثل العديد من النظريات التي توصل ماركس لها جالسا في غرفة القراءة في المتحف البريطاني، أخطأ في هذه. |
| Aynı sürpriz yumurtalar gibi çocukların aklına girerek onları buna bağımlı yaptılar. | TED | ولكن مثل بيض المفاجآت، اخترقت عقول الأطفال وجعلتهم يدمنونها. |
| fakat bu gibi bulgular umut verici olabilir ve hem erkeklerin hemde kadınların hayatını kurtarma fırsatı sağlayabilir. | TED | ولكن مثل هذه النتائج هي التي قد تعطي أملاً وقد تعطي فرصة لإنقاذ حياة الرجال والنساء معاً. |
| Olay Antik Yunan döneminde geçmesine rağmen, Shakespeare'in hemen her oyunu gibi döneminin kaygılarını yansıtıyor. | TED | تدور الأحداث في عصر الإغريق، ولكن مثل الكثير من مسرحيات شكسبير فهي تعكس الشواغل المنتشرة بعصره. |
| Kardeşin Hun gibi değil de Romalı gibi hareket ediyor. | Open Subtitles | أخيك لا يتصرف مثل الهون، ولكن مثل الرومان. |
| Bulmaya çalışayım ama Belgrave Meydanı'nda böyle şeyler bulmak zor. | Open Subtitles | ولكن مثل هذه الأشياء ليس من السهل وجودها فى ساحة بلجريف |
| Biliyorum, ama, yani, dikkatini dağıtan çok şey var, değil mi? | Open Subtitles | أعلم ذلك ولكن مثل إني أرى حالات التشتيت تعلم ذلك؟ |
| Seni kıskanıyorum. ama böyle bir sevgi sonsuza kadar süremez. | Open Subtitles | إنني أحسدك، ولكن مثل هذه الأشياء لا تدوم |
| Seni kıskanıyorum. ama böyle bir sevgi sonsuza kadar süremez. | Open Subtitles | إنني أحسدك، ولكن مثل هذه الأشياء لا تدوم |
| Charlotte ruhunda amigo kızdı ama takımı kötü günler geçiriyordu. | Open Subtitles | كان لا يزال شارلوت المشجع للحب. ولكن مثل نيويورك نيكس، فريقها كان له موسم سيء. |
| ama Bay Rai'nin öteki iki karısı gibi o da cinsel doyuma ulaşamadı. | Open Subtitles | ولكن مثل الزوجتين السابقتين لم تحصل على الاشباع الجنسى |