| Sadece, öldüğün için değil de istemediğin için cevap yazmadığını umabiliyorum. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أَتمنّى بأنّه بإختيارِكَ ولَيسَ بالمناسبة مِنْ فنائِكَ. |
| Pheobe'nin geleceği için değil de senin duygularını yansıttığı için çekmiş olabileceğini düşündün mü? | Open Subtitles | الذي لَرُبَّمَا سَحبتَ تلك البطاقاتِ لأن يُمثّلونَ مشاعرَكَ ولَيسَ مستقبلَ فويب؟ |
| Birisi, söylemesi gerekenden fazlasını söylüyorsa, sizin gerçek bir kadın olduğunuz, kalbinizin hala yandığı içindir, aleyhinize olduğu için değil. | Open Subtitles | إذا كان هناك شيء لجَعْل المرء يقول أكثر مِنْ يجب فهو لأنك إمرأة حقيقية وقلب جسد يحترق لَك، ولَيسَ ضدّك |
| Joey, biraz garip hissediyorum. İyi anlamda da değil. | Open Subtitles | جوي، شيء يَبْدو غربةً ولَيسَ غربةَ جيدَ. |
| Burdan çok uzakta da değil. | Open Subtitles | ولَيسَ بعيداً عن هنا، مما يبدو |
| Kazanmasını Sandy'e değil de ona mı söyledin? | Open Subtitles | أنت طَلبتَ مِنْه أن يفوز بالسباق ولَيسَ سانديَ |
| Turnikenin altından sürünerek değil de zıplayarak geçseydin,... ..daha etkileyici olabilirdin. | Open Subtitles | أنت قَدْ تَقْطعُ a رقم أكثر جَسَارة قبّبَك الباب الدوّارَ ولَيسَ زَاحِفَ تحت. |
| Bana bir insan gibi değil de, bir proje gibi davrandın. - İşi yavaşlatabilirim. | Open Subtitles | أَعْني، جَعلتَني أَحسُّ a مشروع ولَيسَ a شخص. |
| Turk bunu neden bana değil de Elliot'a anlatmış ki. | Open Subtitles | الذي Turk يَتكلّمُ مع إليوت حول هذا ولَيسَ ني؟ |
| Bu yüzden "Sağdıç" değil de "Şahit" dedim. | Open Subtitles | لهذا أَدْعوه a "شاهد، "ولَيسَ a "أفضل رجلِ." |
| Hakkında konuştuğumuz kişi anne değil de baba olsaydı ne yapardık? | Open Subtitles | بعد إرتِكاب a القتل. إذا هذا كَانتْ الأبَّ بأنّنا كُنّا نَتحدّثُ عنهم، ولَيسَ الأمَّ، |
| Sana bakmam için para veriyorsun. Başka bir şey için değil. | Open Subtitles | أنت دَفعتَ لكي تتَرْكيني أَنْظرُ إليك ولَيسَ لأيّ شيء آخر |
| Telefon görüşmesi tetikçiler için değil, onu izlediğimizden emin olmak için yapıldı. | Open Subtitles | نعم. الاتصال كَانَ أَنْ يَأكّدَ بأنّنا كُنّا نتبعهُ ولَيسَ المفاعلات. |
| Umarım satış için değil, lafın gelişi söylemiştir. | Open Subtitles | دعنا فقط نَتمنّى ذلك a رقم خطابِ ولَيسَ a عملية إقناع. |
| Evet ve güneşli olduğu için değil. | Open Subtitles | نعم، ولَيسَ ل شروق الشمس. |
| Üstelik sırf bu da değil. | Open Subtitles | ولَيسَ فقط ذلك. |
| Hayır. Ve arkadaşı Ray'ın da değil. | Open Subtitles | ولَيسَ صديقَه راي، أمّا. |
| Sadece bu da değil... | Open Subtitles | ولَيسَ ذلك فقط |