| Daha yeni oldu ve bana mutluluk verdi. | Open Subtitles | الأمر حدث تلقائياً. ومنحني الأمر شعوراً بالفرح. |
| Usta gerçekçi oldu, bana koca adamı verdi. | Open Subtitles | الحكيم انزلني الى الارض ومنحني الى رجل كبير |
| Sana ihanet edecektim ve bu üç çocuk, bana bunu yapacak cesareti verdi. | Open Subtitles | كنت سأخونك، ومنحني هؤلاء الأطفال الشجاعة للقيام بذلك. |
| Bir köpek yüzümü aldı ve dünyayı değiştirmek için bana daha iyi bir yüz verdi: | Open Subtitles | في "كلب أخذ وجهي ومنحني وجهاً أجمل لتغيير العالم" |
| Numarayı bana vermek için can atıyordu. | Open Subtitles | ومنحني رقم جواله كان يتحرق حتى أحصل عليه |
| Sonra da iyi bir adam beni bulup bana bir amaç verdi. | Open Subtitles | ولكن بعدئذٍ وجدني رجلٌ طيّب ومنحني... هدفًا. |
| Seçme yetisi verdi. İlaç almamayı seçtim. | Open Subtitles | ومنحني القُدرة على الأختيار |
| bana ikinci bir şans daha verdi. | Open Subtitles | ومنحني فرصة أخرى |
| Ve bu adam bana bir şans verdi. | Open Subtitles | ومنحني ذلك الرجل فرصة |
| Hastings ile konuştum; geçiş iznimi verdi, Jim. | Open Subtitles | لقد تحدثت إلى (هاستينغز) ومنحني الترخيص يا (جيم) |
| Umutsuzca bir şeylerin peşindeydim ve Rufus kapısını açıp bana ikinci bir şans verdi. | Open Subtitles | كُنتُ علي وشك فعل شئ بائس. لكن (روفس) فتح بابه لي، ومنحني فرصة ثانية. |
| Hastings ile konuştum, bana izin verdi Jim. | Open Subtitles | تحدثت إلى (هاستينغز) ومنحني الترخيص |
| Hastings ile konuştum. Geçiş iznimi verdi, Jim. | Open Subtitles | تحدثت إلى (هاستينغز) ومنحني الترخيص |
| Ve Tendulkar bana şöhret verdi. | Open Subtitles | ومنحني (تيندولكار) الحظ. |