Beni güvende ve biraz da önemli hissettiriyor aslında. | Open Subtitles | يجعلني أشعر بالأمان ونوع من المهم، في الواقع. |
Kendisi gizli ve biraz ünlü sayılır. | Open Subtitles | حسنا، وقال انه هو خاص جدا. ونوع من المشاهير. |
Biraz gey kurabiyesi, gey krakeri gey sodası ve biraz Lorna Doones buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت بعض الحلوى، والبسكويت المملح، ونوع من صودا الشواذ، وبعض ملابس "لورنـا دونز". |
14 müşterisine ait bilgi var, seksle ilgili detaylar bir çeşit derecelendirme. | Open Subtitles | هناك 14 من عميلاته بها، بتفاصيل حميميّة، ونوع من ترميز نظام التصنيف. |
14 müşterisine ait bilgi var, seksle ilgili detaylar bir çeşit derecelendirme. | Open Subtitles | هناك 14 من عميلاته بها، بتفاصيل حميميّة، ونوع من ترميز نظام التصنيف. |
Böylelikle tohumların olacağı bir proje yapmamız gerektiğini fark ettik, bir çeşit tohum katedrali. | TED | أدركنا ان علينا صنع مشروع من البذور ، ونوع من كاتدرائية البذور. |
Onlar değiştirilebilir, tazmini mümkün bir çeşit ev eşyasıdır. | TED | فهم تبادليون و قابلون للاستبدال ونوع من السلعة المنزلية. |
Bir bilgisayar programı yazdığınız zaman, sadece maddeleri listeleyerek, bir çeşit algoritma hazırlayıp birtakım komutlara çevirmezsiniz, bunun yanında bütün programlarda olduğu gibi bir hata oluştuğunda bu hatayı gidermek zorundasınızdır. | TED | عندما تكتبون برنامج حاسوب، لا يكون عليكم فقط إعداد قائمة بالأمور ونوع من الخوارزميات وترجمتها إلى مجموعة من التعليمات، لكن عند حدوث خطأ، وجميع البرامج بها أخطاء، يكون عليكم تصحيحها. |
"Etrafımda oturdular, kitabı kendileri okuyorlar, beni okurken dinliyorlardı, ve bir çeşit cennet geri gelmişti." | TED | " لقد جلسوا في الجوار، يقرأون الكتاب بأنفسهم، يستمعون لي وأنا أقرأ الكتاب، ونوع من الجنة تم إستعادتها." |
Çok iyi anlaştık ve bir çeşit ilişki yaşadık. | Open Subtitles | وحصلنا على جيد جدا ونوع من كان... العلاقات. |